Kayıtlar

Ekim, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

i walk alone

Resim
not any more!

29 Ekim

Resim
Bugün 29 Ekim 2010, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 87. yılı. İnsanların akıllarına, ben de dahil buna, nasıl kutlamalar yapılacağı, boğazda kaç milyon dolarlık havai fişek patlatılacağı düşüyor. Kimisi başbakanın ağzından çıkacaklara bakıyor, kimisi "genelkurmay konuşsa da bi dinlesek" diyor. Gülüyorum. Bu tür günlerde asıl olan manevi değerlerin ve kimliklerin "hatırlanması"dır. Fakat gel gör ki bizim memleketimizde bu harika günü anımsamamız bir nevi atamızı birilerinin gözüne sokmamız ile geçiyor. Birkaç havai fişek patlatıyoruz, teknede birkaç parti, askerlerin botlarını yerlere sert şekilde vura vura geçişi dışında pek de önemli birşey olmuyor açıkçası. Asıl olan 1923'ü hatırlamak değil midir? Asıl olan ne kadar minnettar olduğumuzu göstermemiz değil midir? Ben şahsen artık belli bir raddeden sonra cumhuriyetin, Atatürk'ün ne kadar vehim değerler taşıdığını toplumumuzda yuvalanmış seccade kesimine anlatmak istemiyorum. Bugünün sadece fikirlere saygı, şahs

bir tasarımcının isyanı

Resim
http://www.tandircikebap.com/                                   Sn: Sebahattin Yılmaz Güzel bir mekanın var. Testi kebabı orada tanındı. Calışanlarını kaçırdın. Sağında solunda testi kebabı ürettin. Gururu bırak. Çalışan elemanlarını topla. Gönüllerini al. Çalışan işçilerin parasını ver. Düşman üretme. dost kazan. Dost kazanma dönemi. İşine sahip çık. Testi kebabı da Bitlis kebabı da senin orada tanındı. Bu sitenin tekrar açılmasını , çalışan ustayı ve garsonları tekrar başına toplamanı istiyorum. Evlerine git konuş , elemanları topla işini geliştir. Dost kazan. Düşman üretme. Bu sitenin bedelini öde. Küçük paralarla uğraşma. Sen iş adamısın. Vermesini bil. Sen verdikçe Allah da sana verecektir.

sabır taşından sesler

Resim
Porto maçındaki ilk golü yedikten sonra dahi koruduğum umudumun şaşkınlığıyla ertesi güne uyandım. Nasıl olur? Sorularını kendime sormam hakana ve zapoya olan kızgınlığımı yinelemekten başka bir işe yaramadı. Hakanın hatasına alıştık, her maç yenik duruma geçip durumu lehimize çevirmek için ekstra çaba sarfetmesi gereken bir takım var sahada. Zaten riskli bir defans kurgusuyla oynayan takımın maçın başında bu duruma düşmesi kurgusunu ister istemez daha da riske etmesine neden oluyor. birkaç haftadır sahlenen “tekrar” hatalar, yeni yapılanmanın, yapılmaya çalışılanın en büyük baltası, çaba-verim ters orantısının giderek açılmasında en büyük katsayı sahibi konumuna getirmiştir. Burada “kalecilik nankör meslek be kardeşim!” demogojosine sığınarak oyuncuya sahip çıkma, ya da sabır gösterme eşiği aşılmış durumda. Geçmiş yıllarda yapılan gereksiz “sabır” hataları yüzünden epey zaman kaydebildiğini ve tüm kamuoyu&tribün ikazlarına rağmen oyunun doğasına ya da içimizdeki futbol dramasını b

shuffle mode on football

Resim
Süper Lig zamanlamasına hayranım. Lig çok hareketli gerçekten ama daha çok yedek kulübesinde, şeref tribününde bu hareketlilik. Eskişehir, buca, galatasaray.. Önümüzde zor iki maç var: porto ve kayseri. Tek korkum olur da mağlup olursak bu durumun bize de yansıması, sezon başından beri destek sözlerini ağzından esirgemeyen yönetimin kısa bir geçmişine göz gezdirirsek “arkasında” sözcüğüne anlamlandırdığımızın dışında anlamlar yüklediklerini görüyoruz ne yazık ki. Zira Adnan Polat’ın NTVye konuk olduğu programda ağzından duyduğumuz “sözleşme yenileme”nin bu topraklarda kulüp yönetiminde ne anlama geldiğini şu günlerde çok daha iyi anlıyoruz. Üşüyorum Şuster Reyis! genel hoca konusundan Reykarda ve yönetimine değinelim: bir takım maç kaybedebilir, örneğin beşiktaş son maçlarını kazanamıyor ama oyun kimliğinden, çabadan ötürü kimse sesini çıkarmıyor, istikrarın i sine hasret olan bize, ve bana zerre dokunmuyor bu mağlubiyetler ya da sıralama şu anda. üstüne titrenen kimlik çalışması bu ha

az biraz zeka

Resim
http://haber.gazetevatan.com/Haber/335265/1/Gundem feysbuk referandum ağıtları olarak yazdığım başlıktan öteye gitmeyen bir yorum bana göre. ne acı ki, şikayetçi olduğun "yalanı" ballandırıp anlatabilenlere karşı, doğru olduğuna gönülden inandığın düşüncelerin anlatılabildiği argüman&dayanak noktası zeka ve rahmetli aziz nesin arasında gidip geliyor sadece.

homer simpson: a true catolic

Resim
vatikan tarafından bahsedilen bir haber; homer ve bart ın katolik olduğuna dair haber ve yorumlar falan failan. biz türkler de kimin müslüman olup olmadığını tartışırız ya bu da işte öyle bişey sanırsam. alın işte bu da ciddi ciddi haber linki; http://www.stumbleupon.com/su/4tpmp4/newsfeed.time.com/2010/10/18/homer-simpson-a-true-catholic//r:t garip dünya vesselam

bir yalnız nişantaşlı

Resim
Ben sıkıldım. Şu adamın her sualinde, her eleştirisinde aynı sorunla karşılaşmasından gına geldi. Gözüme geldikçe okurum, köşe yazarları arasında dolaşır, biraz da yönlendirilen polemiklere usulca uyarak önce birini, sonra diğerini okuyarak, birbiri ardına giden sürtüşmelerde sonlandırırım bu süreci. Ama ne zaman Ahmet Hakana gelse sıra gördüğü muamele, çakma nişantaşlı, sonradan görme, sonradan beyazdan öteye gitmez. Adam kendisini yırtsa tamam haklısınız “ben sizin dediğiniz gibi birisiyim: çakmayım, sonradan görmeyim, siz asilsiniz, soylusunuz, yeter ki cevabımı verin!” desede aldığı cevap “ahaha gördünüz mü işte çakma!” dan öteye gitmedi gördüğüm kadarıyla. Barlasla kısa bir süre önce yine vuku bulmuştu ve son olarak Mehmet Aslantuğ’un “kuduz” benzetmesiyle son buldu. Bu adam her kime, hangi tarafa soru sorarsa sorsun aynı, “döneksin işte!” özetli muamelesiyle karşılaşmayı hakediyor mu peki? Bence hayır. Sırf bu karşılaştığı tavır yüzünden her gün acaba bugün kimden aynı cevabı alm

quaresma geliyor

Resim
bütün şartlar oluşturuldu. dırdırcı kaynana taklidi, kelle-paçacı amca, minibüs ve son olarak şiki şiki baba kasediyle oluşturulan ortam işe yaradı.

gugıl transleyt

Resim
http://www18.gazetevatan.com/fotogaleri/resim.asp?kat=16440&page_number=1 " ünlü İngiliz komediyen Paddy McGuinness, genç nişanlısı ile tatil keyfi yapıyor. onun muhteşem genç nişanlısı ile el ele yürümek, hiç sürpriz komedyen Paddy McGuinness biraz kendini beğenmiş aranacaktır. Onlar geçen hafta tatil Menorca, bir İspanyol adasında sahil boyunca dolaştı olarak iyi görünümlü çift başları döndü. 36 yaşındaki komedidiyen nişanlısı olan 22 yaşındaki Christine ile sahilde yürüyüş yaptı ve denize girdi, ikilinin denizin içinde öpüşmesi de gözlerden kaçmadı. " - google translate'i denedim değil, hangi çeviri sitesini kullandılar ki acep?

hepimiz mila'yız!

Resim

yok artık

Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz. Kör kütük bağlanmışsın ... ızdır aslında... En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur. Göz yaşlarınız da, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak... Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz; "Ölmek var, dönmek yok"tur. Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını. Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya. Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz: "Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa..." Başkalarını örnek göstermeye, "Bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız. Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz. "Eskiden böyle miydi ya..

kuffour'un rüyası

Resim
(beşiktaşın yine yeniden stoper aradığı bir transfer sezonunda gece yarısı operasyonumdur) imza rüyamdan. yer bizim evin bir üst sokağında gizlice buluşulmuş bir ev. lafı gevelemeden anlatıyım; arkadaşının evine ziyarete gidiyorum ve salona girerken samuel kuffourun oturduğunu görüyorum. karşılıklı merhabalar, tokalaşmalar derken önümüze gelen kadehlerden bir şeyler yudumlayarak başlıyoruz konuşmaya: ona türkiyede futbol hayatında başarının sırlarını anlatıyorum, bu yetmezmiş gibi bir de şampiyon  olabilmek için neler yapılması gerektiğini anlatıp duruyorum, coşuyorum o biçim, üstelik bunları ingilizce anlatıyorum. kuffour da iyi adammış ama oturup dinledi, tek kelime bile etmeden sessizce, başıyla söylediklerimi onaylayarak hem de.  hey gidi samuel.

kırmızıııı

Resim
kasaplar için ortak tarife!

basit

Resim
yukarıdaki fotoğraf dün akşamki fenerbahçe maçından. perşembe akşamı holoskonun kaçırdığı iki pozisyonda yapması gerekeni bütün açıklığıyla gösteriyor. hatta attığı golde bile geniş açıda tabata görülebilir, ki yapması gereken yine pas vermektir. topa kayarak müdahale etmeye çalışan oyuncu başarılı olabilecek bir pozisyondaydı, ve bunu farkedip gereken pası vermesi gereken kişi yine holoskoydu. maçın kazanılmış olmasından dolayı, bobonun golüyle gelen zafer “ya kazanamasaydık” kuruntusuyla aynı gece devam eden bir tartışmanın, biraz da haftaiçi – sonu maç trafiği fazlalığı nedeniyle örtüldüğü öngörülebilir. Ama bu tür pozisyonlarda iki hatta gol pozisyonu da dahil 3 kez üstüste hazır pozisyonda konuşlanmış futbolcular varken aynı hatayı tekrarlamanın altında yatan nedeni quaresmanın baskınlığına bağlayıp geçmek bir nebze kabul edilebilir olsa da, maksimum fayda(1 gol, 2 asist) yerine maksimum zararla(kaçan pozisyolar, küsen takım arkadaşları) bir maç performansı sergileme riskinin göze

be my baby

  "Everyday will be like a holiday When my baby, when my baby comes home"  edit: playlistini çok beğendim bu filmin, yukarıdaki parçanın dışında bir de moloko şarkısı var ki:) tüm liste: 1. 'Sway' - Rosemary Clooney 2. 'Release Yo' Delf' - Method Man ( Prodigy Remix) 3. '54-46 Was My Number' - Toots and the Maytals 4. 'Every Day Will Be Like A Holiday' - William Bell 5. 'Feeling Good' - Nina Simone 6. 'Sing It Back' - Moloko 7. 'Nausea' - Beck 8. 'Burn My Shadow' - UNKLE 9. 'Love Lines' - Dave Stewart 10. 'Every Day Will Be Like A Holiday' - William Bell ( RZA Remix) 11. 'Dream A Little Dream Of Me' - The Mama And The Papas 12. 'Repo Mambo' - Marco Beltrami

yine mi gol değil*

Resim
Otoparkta maç saatini bekliyorum. o sırada ntvspordayım alt yazıdan kadroyu okuyorum ve kalede hakan yazıyor. hakanın olmasına değilde cenkin olmamasına üzülüyorum aslında. Bu seneki performansımızdan mıdır yoksa her zamanki duygular mı bilinmez çok rahat bi maç olacağını düşünüyorum o sırada, zaten stresli maçları seyretmeyi pek tercih etmiyorum. Saat 20:00 ve maç başladı Q7 nin direkten dönen topu var bunu atsak rahatlayacağız. oynadığımız ayağa pas futbolun keyfini daha iyi yaşayacağız derken Q7 sekmeye başlıyor;,kendi kendime konuşuyorum; zorlama kendini çık diye ama o zorluyor ve yüzündeki kahretsin ifadesiyle oyun dışında kalıyor Özellikle ilk yarının son 15 dakikasında dün akşamki Kazan – Barça maçı geliyor gözümün önüne. deplasmandayız, 50.000 taraftarın önünde Rapidi hapsediyoruz (tıkpı fb deplasmanı gibi)üretkenlik yok belki ama topun bizde olması mutlu ediyor tabi. Ve devre arası. son 15 dakikadaki futbol var hep aklımda o yüzden rahatım. 2. yarı biraz bocalıyoruz derken Q7