Kayıtlar

Nisan, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ab- hayat bölüm 2

Bazen gülümseyerek uyanmak için gerekli olan en önemli motivasyon zamanını harcayacağın günde keyifle yapabileceğin bir meşguliyetin bulunmasıdır. 15 dakika , 3 saat farketmez eğer keyifle yapabileceğin bir meşguliyet var ise,yataktan kalkar kalkmaz manasız gülümsemek için eften püften olsa da bir sebep bulmuşsundur kendine. Bu yüzden uzun zaman sonra çıkılacak İstanbul yolu , yorucu olsa da yepyeni bir güne iyi başlamanın sebebi oldu. Yol İstanbul yaklaşık 11-12 saat ama olsun istikamet "dersaadet". Mutluluk veren kapı ve kimseye geri git dememiş bu zamana kadar. Güzel kahvaltı biraz boş boş işlerle uğraştıktan sonra uzun süreli bir valiz hazırlığı ve yola çıkma zamanının bir an önce gelmesi. Çok uzun sürmeyecek olsa da 10 günlük bir kafa dinleme işin sonunda bekleyen anne,baba,hasret giderilecek eski dostlar var en nihayetinde. Herşey hazırlanıp yolculuğa koyulmaya az zaman kalınır ve servis geleceği noktada zamanından önce hazır bulunulur artık , servise binilir , otogar k

ab-ı hayat başlangıç

Bir altta belirttiğim gibi , bundan sonra blogda bir hikayeye başlıyorum ve bölüm bölüm buradan yayınlamaya devam edicem. Benim için mühim olan ilk bölümden sonra yapacağınız yorumlar sonrasında ne kadar devam edip etmeyeceğim konusunda karar kılmak. Yaklaşık 15 sayfasını hazır ettiğim hikayenin ilk 2 sayfası aşağıda yer almakta zaten yani cepten yiyebileceğim 7 bölüm var , o yüzden erken başlamakta fayda var ; Yalnız kalmaya başladığında aklına hep sevdiği filmlerden bir tanesini alıp tekrar tekrar izlemek gelirdi . Bu sefer cesarete ihtiyacı vardı , bişeyleri başarabilmek için kendi kendine vereceği gaza kısacası. Bilgisayarını açtı ve filmler klasöründen mahremiyeti seçti ardından filmlere baktı ve forrest gump izlemeye karar kıldı. Garip bir amerikan rüyası içerse de , gaz verici yanını severdi filmin. Hem alttan alta gülümserdi ohh ne ala daha ne istesin ki. Aklında oyunculuk,yönetmen o bu hiç bişey yoktu sadece bi film izleyip kendini iyi hissetmek istiyordu. Forrest Gump ko

suya yazı yazmak

Resim
Bu blogta bugüne kadar kaç yazı yazdım hangi konularda yorum yaptım , hangi müzik ile kendimi anlattım hatırmıyorum artık. 3 yıldır sürekli birşeyler karalayınca kişisel not defterine dönmeye başladı zaten işler ve olur olmaz her bok hakkında ahkam kesmeye başladık sosyal medya eğilimine uyarak. Bugün muhtemelen bu tip kişisel ruh halimi anlatan son yazıyı yazıp bundan sonra duruma göre başka modda en azından uzun zamandır planladığım modda bir denemeye başlayacağım kısmetse. Gerçi kaç kişinin umrunda o ayrı bir tartışma ve sonuca ulaşamama konusu ama olsun ben dikkate alındığımı farzederek kişisellikten ziyade böyle garip bir bağlantılı hikaye üzerine bir kaç kelam edecem bundan sonra. Var olan sosyal medyada yer alan yazdıklarımız,anlattıklarımız,şikayetlerimiz ve bir sürü düşüncelerimiz hep aynı tıkanıklığa dayandı etti artık ve sıradanlaşmaya başladı ki gitgide dibe doğru bir iniş var aslına bakarsanız. Böyle suya yazı yazmaya döndü iş gitgide ve bu su birikintisi öyle az buz

şşştttt keep quiet

Resim
Baş ağrısı , hafif yorgunluk,dün güneş altında fütursuzca zaman geçirmekten yüzde oluşan kızarıklık ve arada gelip giden yanma durumları,resmi tatil gününde işe gelme zorunluluğu falan filan derken bir anda bir şarkının keşfi ile herşeyin birden yok olup müzik eşliğinde gözlerin kapanması ve sessizliğe bürünmek. Sessizce dinleyin , dinlettirin !!!! Pürüzsüz güzellik diye birşey varsa işte budur.

we try to create an overview

Resim
Resim yeni keşfettiğim bir siteden , başlıkta var olan yazı ise tam resmin altında yer alan bir yorum veya resme bu şekilde katılmış bir güzellik. Yani diyor ki ; yeni bir bakışını yaratmak için uğraşmamız lazım. Harbiden her günümüzü zamana verirken bu yeni bakış açısı ile güne başlamayı denemeyeli ne kadar zaman olmuş. Yeniden balkondan doğru yaşama bakarken teptiğimiz sokaklardan sıkıldığımızı farkedip yolu değiştirme zamanı gelmiş heralde. Bakalım Hayrettin Demirbaş'ın dediği gibi "kısfmet".

Kahraman Zabıtalar Oyun Sahnesinde !

Hiç uzatmadan, karalayıp kaçıyorum; "Ahh eski zamanlar. 7-8 lira verip devlet tiyatrolarına gider. O dizilerde, filmlerde gördüğümüz oyuncuların birbirinden kaliteli oyunlarını izlerdik." diyeceğiz yakında, çok az kaldı. Neden diyeceğiz peki? Şehir tiyatrolarının artık "belediye bürokratlarınca" kontrol edilmesi mevzusu bugün artık her gazetede, blog'da yazılıp çiziliyor. Devlet sahnesi özgürlüğün, rahatın simgesi bütün oyuncular için. Kar amacı gütmeden akıllarındaki senaryoları yazar çizer oynardı bu adamlar. Nasıl bakkal çırağından eczacı kalfası olmazsa, belediye görevlisinden de sanat yönetmeni olmaz. Bu kadar basit. E tabi bu duruma hemen gelinmedi. Destekçi gazetelerin ve yavşak köşe yazarlarının, Türk sinemasında ve tiyatrosunda bulunan cinsel öğeleri cımbızla çekerek, pireyi deve yapmalarıyla imkan verildi bu duruma. Devletin artık daha aile ve kültür içerikli filmlere destek vereceğini açıklaması, nasıl destek bekleyen ufak çaplı sinema projelerine

hayli zamandan sonra

En son bloga birşeyler karayalı uzun bir süre geçmiş ama ben sanırım fazla hazımsız günler yaşadığımdan muhtemelen o kadar zaman geçtiğini farkedemedim. Herneyse yakınma ile kelimeleri mundar etmeye hiç gerek yok, biraz hasret kokan cümlelerin peşine düşelim bir an önce. Öncelikle şunu söyleyeyim bir blog yazıyorsan güncel olayları takip ederek ona dair cümleleri hemen paylaşman gerek ama twitter,tumblr gibi sosyal medya faktörleri blog oluşumunda var olan o etkinliği sildi süpürdü ve günlük,güncel bloglar azalmaya başladı. Hala yapmaya çalışanlar var ve ben o arkadaşları içtenlikle tebrik ediyorum o ayrı bir durum. Neyse biraz özür , biraz bahaneden sonra içimden geçen konuyu aktarmaya geçeyim yavaştan. Bu aralar işyerimde oluşan boş zamandan olsa gerek dizi sirkülem biraz fazlalıştı ve ne hikmetse izlediğim diziler güncellikten ziyade döneme ait yansımaları içeren diziler. Hell on Wheels , Boardwalk Empire bunların en başında mesela. Dönem yorumları ve uyarlamaları pek ilgimi çekiyor
Resim
Güç ve Adalet   Aşağıdaki  yazıyı okuduğum anda farkettim ki çok uzun zamandır,bu kadar etkilendiğim bir yazı okumamışım.Üstüne yazının sahibinin bu ülke topraklarında yaşamış,Nazi Almanya'sından kaçmak zorunda kalmış bi' akademisyen olduğunu öğrendiğimde daha da içselleştirdim.Ama ne acıdır ki yazının alıntılandığı  Mimesis isimli kitabın henüz daha Türkçesi yok oysaki yazar  1942-1945 yıllarında  arasında Türkiye'de kalema almış. ...adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur,en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır.Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim.Gücü olmayan adalete mutlaka karşı çıkan olur,çünkü kötü insanlar her zaman vardır.Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır.Demek ki adalet ile gücü bi'araya getirmek gerek;bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü,güçlü olanın ise adil olması gerekir.    Adalet tartışmaya açıktır.Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır.Bu nedenle gücü adalete veremedik,çünkü güç,adalet