Kayıtlar

Kasım, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TAPANİ

Resim
Kasım ayının bugünlerinde otobüs terminalleri yine ''en büyük asker bizim asker''sesleri ile çınlamaya başladı,dışarılarda konvoylar,gururlu askerler son bir haftadır herakşam denk geliyor.İstanbul da sadece konvoylara denk gelirken memleketim Karşıyaka'dan da sürekli Face üzerinden asker eğlencesi videoları kesintisiz sayfama düşüyor.Karşıyaka'da özellikle göçmen mahallelerinde asker eğlencelerinin düğün gibi sünnet gibi çalgılı organizasyonlarla yapılması, bu videoların paylaşılması beni en çok ''Tapanileri'' -canlı olmasada- dinleyebildiğim için mutlu ediyor. Tapani dediğimiz olay göçmen düğünlerinde davul,solo trampet,saksafon,klarnet,trombet gibi enstrumanlardan oluşam orkestradır.Bu orkestra eski halk şarkılarını,güncel pop şarkılarını ve yöresel oyunlarımızı(oro) çalıp söyleyerek hem ruhumuzu besliyor hemde aidiyetimizi temsil ediyor desem abartmış olmam.Kıymeti çoktur bu adamların.Göçmenim diyen bir insan için düğününde,sünnetin

Yugovik İroni

Resim
Milenyuma 9 kala cadı kazanı kaynamaktan sıkılmış,taşmış bir hale gelmişti.Halklar mozaiği, bratstvo i jedinstvo(birlik ve kardeşlik) ilkesi üzerine kurulu Yugoslavya'da artık ne pesniler ne sevdalinkalar söylenir olmuştu,nede omuz omuza şen şakrak oro yada kololar oynanır olmuştu.Camdan küreye Tito'dan sonra üfleyecek nefes kalmamıştı.O nefes artık kanlı tarihi! hikaylere( antik dönemde bile duyanları ha siktir len,yalancıyı...! dedirtecek şekildeki hikayelerdi bunlar),öldürmek için coşkulu nutuklara hizmet etmeye başlamıştı.Yaşı tutanların canlı yayında pazar yerine atılan havan toplarını,toplu katliamları izlediğinden dolayı kısa kesiyorum bu kısmı.Bu olaylar sonucunda Yugoslavya dağıldı,bitti,gitti,tarihin tozlu sayfalarına girdi vb.Kimi tarihçiler için ise tarih sayfalarına bile giremeyecek kadar kısa yaşadı o yüzden tarihi değeri yok(sizi okutan hocalar kimse adresini verin yüz yüze görüşelim) Tarihi değeri olmayan Yugoslavya'ya amatör bir tarihçi olarak benim baktığı

KÜÇÜKTÜM UFACIKTIM ZAMANLARINDAN

Resim
Eski Zamanlarda Mahalle Maçı Kuralları ►Üç korner Bir penaltıydı ►En iyi oynayan iki kişi aynı takı mda yer alamazdı ►Maçlar minyatür kalede oynanıyorsa, penaltı boş kaleye ters şekilde topukla vurulurdu. ►Abanma ve burun vurmak yoktu, vurulursa eleştirilip küfür edilirdi. ► Maçların hayali kale direkleri arası adım ile sayılır, olmaları gereken yerler iki taş ile işaretlenirdi. ►Anne-baba çağırınca maç biterdi. ►Topu patlatan parasını öderdi ►Takımlar kurulurken ilk oyuncuyu seçme hakkı, adım almayı iyi bilenindi. ►Kaleci topu 3 kere sektirirse rakibe Açılsana 3 kere sektirdim derdi rakip açılırdı. ►Top insanın pek münasip olmayan bir tarafına gelirse işetilirdi ►Penaltılarda kaleci değiştirilirse 2 penaltı atılırdı. Eğer ilk penaltı gol olursa ikincisi atılmazdı. ►Frikiklerde baraj mesafesi, frikiği kullanacak olan kişinin kocaman 3 adım atmasıyla belirlenirdi. ►Top, oyun alanı içerisindeki herhangi bir arabanın altına kaçarsa büyük bir şevkle arabanın altına yatılıp top alınırdı. To

YENİLDİN AMA EZİLMEDİN BOSNA

Resim
14.11.1987'de 8-0 yenildiğimiz İngiltere maçını siyah beyaz ITT Schaub Lorenz televizyonumuzda babamla beraber izlemiştik.Milli aidiyetin henüz oturmadığı ama dini aidiyetin gayet iliklerimi işlediği 5 yaşımdaki ben için hayatımdaki ilk kara gece diyebilirim.Bilmem hatırlar mısınız ama o zamanlar İzmir'de neredeyse her akşam elektrikler kesilirdi.Mum ışığında duvara aks eden gölgeler beni o kadar korkuturduki feryad figan ağlardım.Annem veya babam hemen beni kucağına alıp pış pışlarken ailenin geri kalanları ''sordum sarı çiçeğe'' ilahisini söylemeye başlardı.Kadri korkmasın,ağlamasın diye gölgelerden dikkatimi sarı çiçeğin hikayesi çekerdi ve gerçekten zırlamam geçer ve sakin sakin otururdum.Yugoslav mıyız ? Türk müyüz ? hem o o hem diğeri miyiz? gibi garibal enfeksiyonlar içindeki bir çocuk için tek kesin/katıksız aidiyet bu durumda tabi ki dini aidiyet oluyordu(evde makedonca-91'den önce yugoslavca derdik-sokakta türkçe).Babamın Mürşid-i Kamil olma yol
Resim
EN ROMANTİK ŞEHİRLER BÖLÜM 1 Romantik üç şehir dediğimde , balayınızı geçirebilieceğiniz bir yer olarak algılamamak gerekli.Aşıkolabilieceğiniz veya sevdiğinize evlenme teklif edebileceğiniz müthiş üç şehir sunucam size.buraları İlk etapta akıllara gelmiyecek , çok duyulmamış fakat gerçekten de 2 günü dolu dolu yaşayabileceğiniz huzur dolu yerler. Bath: İngiltere’nin güneybatısında yer alır. Stohanage’e de yakın bir mesafededir.roma döneminden kalma hamamı ve küçük hediyelik eşyaları ile ünlü küçük bir yer. UNESCO Dünya Mirasları listesinde bulunmaktadır. Burada bir roma hamamı(spa merkezi-Roman Bath) bulunmaktadır. Harika bir mimari Bath’ın merkezinde , klisenin(Bath Abbey) yanında yer almaktadır.ücretli olarak burayı ziyaret edebilir, suyun kaynağını görüp,kaynaktan gelen suyu içebilirsiniz(tadı çok kötü). Avon nehri üzerinde Pulteney köprüsü yer almaktadır. kendinizi İtalya’da hissedebilirsiniz. Bu nehrin kenarında kahve içebileceğiniz küçük bir kafe yer almaktadır. Royal crescent :
Resim
1995 yılında  'Beşiktaş' dergisinine  bir yazı göndermiştim.o dönemler basketbol takımımız kötü durumdaydı. basketi çok yakından takip etmediğim için her Beşiktaşlı gibi her branşta Beşiktaş diyerek ligdeki durumu üzerinden yorum yapmıştım.Beşiktaşı neden üst sıralarda göremdiğim için sitemde bulunmuştum. 06.11.2011 de(bu yazıdan 16 yıl sonra) yıllar önce ülkerle birleşen fenerbahçe'yi 83-78 yendiğimiz maçı Sinan Erdem de izledim.geçen sezon iverson bu sezon ise Deron Williams transferi ile nereden nereye geldiğimize ben bile şaşırdım. herkes için ortak kanı, iverson transferini 33 yaşına gelmiş Messi veya Ronaldo'nun süper lige gelmesi   ,D.williams transferinin ise xavi veya iniesta yı transfer etmeyle eş olduğu yönündedir.seyircinin yoğun ilgi sağlayacağı düşünülerek maç 15.500 kişilik Sinan erdem spor salonuna alındı.salonun büyük kısmı doluydu ama bundan daha önemlisi Fenerbahçeli ve Galatasaraylı arkadaşlrımızın da sadece  D.Williams'ı izlemek için s