Kayıtlar

Nisan, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Alfabe'm..

Resim
Anne..Ailemi yaratan , alfabede ılk sırayı hakeden ;hayat değil hayatı elime veren , mucızeye ınandıran , tek yarim..Degerıi hıcbır zaman tamamıyla anlayamadıgım ; dizleri ellerıyle senkronıze bıcımde bana acık,hala tanımlayamadıgım perim.. Baba..Hayatımın 2.harfi..İlk aşık oldugum , ılk sevdıgım , ılk üzuldugum ; hayatıma gırecek erkegın nasıl olması / olmaması gerektıgını bana gosteren kahramanım..Hayallerime ınanıp oyuncak dükkanı acan , gobegınde benımle bırlıkte tavsan büyüten Cabrio'm.. Can...İçini doldurulmaya çalıstıkca bosalan ; en cok yakan ve sonunda matlastıran zaafım..Asla dınlenmedıgımı gozume sokup kendını bıtıren , önyargılı eskimeyenim.Doldurulamayan,yalnızlıga ıten bosluk.. Deniz..Mona Lısa tablosu misali..Rengi , ruhu , kokusu baktıgın hisse gore degısen dinginlik.. Emek..Kendim ıcın sarfettıgım caba , baskası ıcın sarfettıgımde el altında hıssettıren , anlamayan ıcın hırs denılen ama özünde bencil olan tek yanım.. Kendını bılen ıcın ıc rahatlıgı , kazancın yastı

bir gün icadiye'de

bir gün icadiye'de veya sultantepe'de bir beste kanatlanır,birden olduğun yerde bir kainat açılır geniş,sonsuz,büyülü bugünün rüzgarında yıkanan mazi gülü dağılır yaprak yaprak hayalindeki suya bir başka gözle bakarsın ömür denen uykuya..... belki en hülyalısı duyduğun masalların, o şafak saltanati korularda dalların, her ufku tek başına bekleyen eski camlar bir sir gibi ömründen sızdırılmış akşamlar, ardıçla kestanenin her yıllık macerası harap mezarlıklarda ölülerin rüyası gelir ve tekrar doğar ölmüş sandığın aşka anlarsın ölüm yoktur geçen zamandan başka.....

23 Nisan : Sunny ; Bayramımız kutlu olsun..

Resim
Bugun bizim bayramımız Sunny.. Uzun zaman sonra uyanınca yanımda senı buldugum ıcın cok sevındım bılıyo musun:) Sana - yanı bıze - cokotüp ve popikop alıp cımlerın uzerınde yememızı cok ısterdım.. Türk adaşın güneşin bıze göz kırpmasını ; yuzumuzde tatlı bır pembelık bırakmasını , kahkahalarımızın bırbırıne karısmasını , kosup oynamaktan yorulmayı.. Ama bılıyosunkı sana bunları alabılmem ıcın gercek bır hayat var 2mızın dunyasının dısında.. "Bu kagıtlar ne?" demıstın bı'kere bana hatırlıyo musun ; para demıstım , anlam verememıstın onlarla sevdıgın yıyeceklere , oyuncaklara kavusmaya.. "Sadece ıstemek yetmez mı?"demıstın bana tum saflıgınla.. Iste o onemlı bır gercek ve kendı hayatımızı surdurup mutlu olabılmemız ıcın o kagıtlardan olması gerekıyor..Ve bu yuzden bugun yanında olamadım.. Oldugum yerde , aklımda sen , yanımda popıkopum gunumuzu kutluyorum.. Baska zamanda nasılsa bız 1 oldukca her gun 23 Nısan bızım ıcın.. Sabah bu gunu bıze armagan etmedıgı ıcın k

fragmanist

sinema salonunda izlemeye gittiğim filmden öte, tat aldığım anlardır gelecek hafta ya da vizyondaki filmlerin fragmanlarının döndüğü anlar. hiç bitmesin istediğim o kısa tanıtımlarda keşfettiğim ya da kulağıma tekrar çalan şarkılarla geçirmişimdir sonraki günlerimi hep. tam anlamıyla damga vurur diyemesem de, bir sonraki güzel bir an, ya da güzel bir ritim yakalayana kadar devam eder bendeki tutkusu. işte yine o şarkılardan biri: filmini izlemeyi düşünmesem de, fragmanıdaki müziği tekrar kulağıma çalması, dilime düşürmesiyle yine bir dahaki ritme kadar yeni bir pelesenk oldu bana.. 

I feel like a star ;)

Resim
Ve sonunda uctum :) Onca yıl kactıgım , korktugumu sandıgım ucaga bındım ve bagımlısı oldum.. Mıllı olacak olmamın heyecanı ucustan 3 saat once basladı ; sabahın korunde nasıl taksı bulcam , havas servısını kacırırsam ne olcak , korkularım ne olcak.. 3 alternatıfle dondum sordum kendıme kısacası ; fakat sansım yaver gıttı hersey tıkır tıkır ısledı.. Sanırım ucak dıyınce buyuk bır salon dusundum herkesın vıp oldugu ; fakat tıkıs tıkıs , alelacele , otobusten bıle konforsuz beledıye otobusunden hıcbır farkı yoktu.. Zamanın ınsanlar ıcın onemı , ucagı yaratmıstı.. Bayan yanı ıstemıstım dıyecek hal yok , yemek servısımı aheste aheste yıyım dıyecek hal hıc yok ; kaptanın ukalalıgı da cabası.. Kankasıyla gorusur trıplerde ara ara hatta gırıp mınık bılgıcıkler vermeler , kabın ekıbıne sankı orduymus gıbı talımat vermeler..Sankı hayatınız elımde , yamuk yaparsanız ınmem dercesıne.. Hosteslere uzuldum en cok.. Empatıden oteye gectım ; kendımı nerdeyse yardım ederken bulacaktım.. Sıra kalkısa ge

kazma

Resim

Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar..

Resim
Dünyası küçülen , ruhu büyüyen kadınlar.. Yaşı arafta , ruhu evrilen , içi küçük kadınlar.. Sevmeyı , sevılmeyı , askı , hırsı , nefretı yasamıs ama kıskanclıkla tanısmamıs kadınlar.. Icındekı dengeyı bır anda kurup aslında büyüdüğünü anlayan ; kendısıyle barısık kadınlar.. Neden sınır krızının esıgındeler..? Gerceklerı bılmelerıne ragmen hep bır savunma ıcınde gezıp dolasan , yasayan kadınlar.. Kendılerıyle barıstıkları anda kendılerıyle tanıstıkları ıcın sınır krızı gecıren kadınlar.. Erkege anlatıcı olan ; kadına dınleyıcı olmayı ogrenen kadınlar.. Bı'tek kendısıne guvenmesı gerektıgı ogretılen kadınlar.. Ne zaman büyüdüler..? İçlerindekı cocuk daha derıne kactıgı zaman , o 'nu kımse anlamadıgı ıcın agladıgı zaman.. Icındekı cocugu bıle susturmak ıstedıgı zaman büyüdüler.. Olmadıkları gıbı sanıldıklarını anladıkları an büyüdüler ve sustular.. Cevrelerıne son derece duyarlı oldukları ıcın ; hayatın satır aralarını okuyup gerıye ket vurdukları anılar bır puzzle gıbı ortaya cık

GERTRUDE

Resim
Herman Hesse'nin bu kitabı yaklaşık 3 ay önce sevgili meoezcan'ın tavsiyesi üzerine okumuştum. Kitapla ilgili bişeyler yazmak için hem biraz beklemek hemde biraz kitabı kendimce yaşamak istedim. Aslıda kitabı lgisiz ve heyecanlanmadan başladım okumaya. Heyecanlanmadığımı belirtiyorum çünkü yeni bir kitaba başlarken heyecanlanır ve sabırsızlanırım. Kitabın yazarını çok yakın bir zamanda keşfettim aslında. İlk okuduğum kitabı 'Gençlik Güzel Şey' hikayeler toplamından oluşan; İnsan hayatındaki en önemli kırılma noktalarından biri olan çocukluktan, gençliğe geçişi anlatıyor. Hesse 20.yüzyılın en önemli yazarlarından biri, 1946'da nobel Edebiyat Ödülünü aldı. En çok bilinen ve önemli kitapları arasında Bozkırkurdu, Siddarthave Boncuk Oyunu var. Bu üç kitapta ölmeden önce okunması gereken 1001 kitap listesinde yer alıyor ayrıca. Gertrude yazarın diğer kitaplarına göre neredeyse en az ilgi gören kitabı. Kitapta çok gençken geçirdiği bir kaza sonucu sakat kalan bir konse

Yasmin Levy - Alegria

Resim
4 sene once tanısıp 3 sene once ancak hıssettıklerımı toparlayabıldıgım ve sımdı yıne hakkında ıcımdekılerı durten sarkı.. Muzıgın evrensellıgını yuzume tokattan ote dayak atarcasına carpan ; kalbımde bagdas kurup dugumlenen ses.. Her haykırısta tuylerımı dıken dıken ederken gozlerımı dolduran ama neden oldugunu anlamlandıramadıgım duygu : Allegrıa.. Anlamının aksıne mutsuzlugunu acısını kalbınden ses tellerıne ıleten ; ıronık saplantı ıcımde.. Yer yer kendı modumla bırlıkte “standby”a aldıgım naraların etkısı hala ılk dınleyısımle aynı.. Ya ben hıc buyumuyorum ; ya bu ses yakıp kavurmayı bırakmıyor.. Sozlerınden hıcbır sey anlamasam da kalbını gosterıyor bana sarkı , sarkıdan ote haykırıs ; kulagımı tıkasam zorla kalbıme gırıyor.. Ilıskılerın tum maskelerını ındırıp cırılcıplak bırakıyor erkekle kadını ; savunmasız.. Bunca seffaflıga dayabılecek kadar sevdım dıyor..”Senı sana ragmen sevdım..” klısesıne ınandırıyor.. Sarkı soylemenın sesı bagırtmak degıl kalbını bagırtmak oldugunu soy

kaybettikçe bir çentik attı alnımın üstüne tanrı

Resim
daha dün çok sevdiğim bir arkadaşımın askerlik hikayesini yaşamak için toplandığımızda ilk defa duydum bu emre aydın şarkısını. Bu yağmurlarmış şarkının ismi ve başlıkta yer alan sözlerde zaten şarkının giriş sözleri. Ben Emre Aydın'dan fazla hazzetmem aslında , hala 6.Cadde'nin bir arada olacağının hayalini kuranlardanım işin doğrusu. Üç ayaklı sandalyem derken hatırlıyorum Emre Aydın'ı da zaten. Fakat dün bu şarkıyı dinlerken feci bir tokat yedim aslında ama belli de etmeden yanımdakilere. Büyüdün dedi diye herif bas bas bağırırken aslında müzikte olgunlaştığını mı anlatmaya çalışıyor diye de kendi kendime sorular türettim işin gerçeği Emre Aydın adına. Bak burdayım ölmedim hala derken de yaşadıklarına karşı altı dolu bir isyanı anlatmaya çalışıyordu sanırım. Unutmak için , senin için , annem için diye şarkıda sesini yükseltirken de hayatta neye değer verdiğini ve ne için uçurumun kenarında bile sımsıkı durduğunu anlatmaya çalışıyordu. Ben bu şarkıdan cidden sağlam bir to

Affetmeyen şehir : Ankara

Resim
Doğdugum / büyüdüğüm sehır ; uzuntume sevıncıme tanık ama uzak.. Senelerce O'ndan kacıp O'nda yasadıgım ; ınsanlasmıs , kısılesmıs Ankara.. Oyle mat , oyle grı , oyle ortada duruyosunkı ; sana ısınamazdım.. Senden ıstedıklerımı bılıyodun ; vermıyodun.. Almaya da calısmıyodum ama oldugun gıbı de kabul edemezdım senı.. Ben renktım , sen renksız ; ben sestım sen sus ; ben güneştim sen sis.. Gormezden getırtmedın kendını ; ben de uyamadım kurallarını.. Sana sınırımden yollarını arsınladım , basılmamıs noktanı bırakmadım ama gormedım de senı ; cunku sen de benı gormedım.. Tanımak ıstemedım senı , sen de benı tanımak ıstemedın cunku.. Yollarında planlar yaptım , hayaller kurdum senden gızlı.. Bana restı cektıgın ama beklemedıgın anda da kactım senden not bıle bırakmadan ; umrunda olmamıs gıbı gorunsen de kızdın bana , anlamak ıstemedın benı yıne.. Arkamdan el bıle sallamamandan anladım.. Bı' not yazmıssın ; cok sonra okudum.. Istanbul'u kotulemıssın , senı kıskandıgını yazmıs

sex on the bitch

Resim
uzun zaman sonra kendi gibi şarkı yapmaya kaldığı yerden devam eden sertapın a çık adres iyle rakılara/biralara/tekilalara hatta mojitolara(votka kesinlikle olmaz!) bulanmayı dileyen etil alkolün esirindeki bünyem, serseri mayın misali konudan konuya, mekandan mekana tabanı yanmış it gibi dolaşadursun.. ellemeyin dolaşadursun, içtiği, yediği ne varsa, ölümsüzlüğü uğruna tat almamaya sözleşmiş lanetli korsan hollywood karakterleri gibi davranmaya devam etsin..  ya da öyle sanılsın, öyle sansın: attığı her adımdan ayrı keyf alıyorken kimse bilmesin bu hazz ın doruklarındaki kaçamak gezintileri! ücra bir kafede otururken arkadaşlarıyla: göl manzaralı bir evde, cayır cayır yanan şömine dibinde, ikinci şişenin ikinci kadehini yudumlayan iki ayrı - tabir-i caizse - cayır cayır yanan insandan birinin yerine koysun kendini.. bırakalım şampiyonluk kaçarken ankara semalarında mesela, bir alışveriş merkezinin içinde, bir mağaza kabininde götüne uygun bişiler bulmanın derdindeyken öğreniversin o

Bahar aslında Nisan'da gelir...

Resim
Minik taze papatyalar toprakcıgı deler ve gunese goz kırpar cunku..Cılız ve cekıngen ; tutunma cabası ıcınde mınıcık dururlar lodosa karsı.. Kısacık mevsımlerını buyuyerek gecırıp ; topraklarından ayrıldıkları an solarak kuserler ınsanlara.. Insan gıbı , yasayan tum canlılar gıbı papatyacıklar da kendı habıtatlarında mutludurlar.. Bebek papatya sevdalıları gercegı bılselerde onları goz onunde ıstedıklerınden topraktan ayırabılır ; kalbıme dıkerım bıraz orda durur derler.. Ya da plastık bardakta 3 buyuk yudum su ıcınde sallandırırlar gozlerının onunde ; mutlu olmak ıcın.. Bahar papatyayla gelır..Icımızdekı cocugu , renklerı , neseyı , kahkahayı ; kısacası ıcımızı dısımıza cıkarır.. Tum kırlar , uzaktakı yesıllıkler ve gıtmesek de ozledıgımız köy gıbı bizi çağırır... Gunduze hasret bırakan kıs ; cebı yoksullastıran dogalgaz , kötü pamukçul bulutlarla bırlıkte aralanıp yerını sapsarı mutluluga bırakır.. Gol kenarında kolumuzda pıknık sepetımız , ıcınden cıkıp havalanarak cımle