Kayıtlar

Mart, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

yapma boruc, 3 oldu!

, kuzey irlanda - polonya maçı 3-2 bitti ama irlandalılar boruca bir teşekkür borçlu. gerçi irlandanın 3. sayısında, zewlakowun geri pasında, ilk bakışta borucun büyük bir hatası var gibi görünsede, 2. tekrarda topun izlediği yola hayret etmemek elde değil.

susuzluk hiçbir şeydir imaj herşey

Resim
bir bu eksikti; yalanmış saçlar, italyan modasından takımlar ve son olarak kalın çerçeveler. bence köşeli bir seçim olmalıydı sinyorunki. aslında bizlere asıl hikayeyi veren sinyorun maç sırasında kameraların kendine çevrildiğini anladığı anki hareket değişimleri, kimsenin anlamadığı el kol şekilleri; kendi kurduğu floransasında yaşamaya devam ediyor sanki terim.

akdeniz futbolunun orjinali

Resim
Türkiye Milli Takımı’na yakınlık duymuyorum. Ne yapayım, içimden gelmiyor. Hem de başta Nihat Kahveci olmak üzere kardeşim gibi sevdiğim birçok futbolcu takımda oynarken. Çünkü İsviçre maçından bu yana milli takım sevmediğim bir kültürü temsil ediyor... (Ayrıca, reklamlarda şişirilen ‘büyüğüz’, ‘müthişiz’ hamasetinden de gına geldi... İ. Mansız’ı sindirememeiş, ehlileştirmeye çalışmış bir kültürden neyleyim sıradanın amansızlığını...” Saldırganlığın ve kibrin yanı sıra özeleştiriden korkan bir kültür bu. Dün sahaya kaptan olarak,La Liga takımlarından Villarreal’de forma giyen Nihat Kahveci çıktı. Bu jest zamanında kaptanı Emre Belözoğlu olan bir takım için olumlu bir adım. Kültür sorunlarını çarşamba yazıma bırakıp, şu ‘geceyarısı maçı’na, kırmızı ve beyaz formalı iki takımın karşılaşması olarak bakayım... İspanya’da Iniesta yok diye neredeyse bayram yapacaktık. Oysa bu takım Avrupa şampiyonu olurken orta sahadaki üç adam çıkıyor, yerine üç adam giriyor, hiçbir şey değişmiyordu. Dün ge

afrikaya veda mı?

Resim
ne taktik anlayış, ne de oyuncu seçimleri için kabahat bulamayacağım bir maç oldu açıkçası. giydiği formayı haketmeyenler elbette bariz bir şekilde sırıttı; yürümeye bile gücü olmayanların sonuna kadar "amansız" mücadelesini izlemek bir koçun anlamsız ısrarcılığını gösterdi bana. yineleyerek söylemek lazım, dün akşam için fazla üzülmeye gerek yok, isteğimiz sadece uzun zamandır yenilmeyen bir takımı evinde yenip yine kendimizi bulutların üstüne atmaktı, olmadı. üzüntümüz dünkü yenilgiden çok, son düdük çalıpta belçika-bosna maçınının sonucunu öğrenince önceki maçlarda kaçırdığımız puanlara daha fazladır herhalde. üstelik bir sonraki maçın da ispanya ile oluşu, ve bu seferki kaybın bizlerle birlikte milli takımı da ekran başında bırakacağı gerçeği, tabi bosnanın da kazanacağını düşünersek. dün akşamki maçta şikayetçi olduğum ilk şey barnebeu tribünleri, maçı baştan sona zehir ettiler kornalarıyla veya her neyse çaldıkları. iki üç tane de amca vardı "espanya, espanya"

ispanya - türkiye maç kadroları

Resim
2010 dünya kupası elemeleri 5. grup santiago barnebau 28/03/09 23:00

türbülent nağmeleri #1#

Resim
- "istanbulda laila var, sivasta ise la ilahe illallah" - "bragayı da eleyebilirdik, ancak nedenleri bende saklı bir fedakarlık yaptık ve elendik" !!! - "şehirde gece hayatı yok. futbolcuların alkol satın alabileceği bir kaç büfe var, onlarla da iletişim halindeyim. herhangi bir oyuncum içki aldığında hemen haberim oluyor. gerekli uyarıyı hemen yapıyorum" - "belki izmire de benim gibi disiplinli bir teknik direktör gelmeli" devamı yakındır..

aday kadro

Resim
ispanya maçları için kadro açıklanınca yine bilindik tartışmalar ortaya çıktı haklı olarak; en çok eksik bulunan defans göbeği için adı geçen ibrahim toramanın olmayışı, mehmet topuzun yine yeniden es geçilişi, colin kazım hadisesi, formsuz forvet doldurması vs.. bu tartışılan konulara geçmeden önce ise, aslında ilk birkaç kadroda kendini belli eden, artık değişmeyeceğini anladığım kemikleşmiş fatih terim kadrosunu kabul etmek gerekiyor. ve bu kadrodan birisi sakatlanmadıkça ağzınızda bir kuşla gelene kadar seçilmek imkansıza yakın. koç koltuğunda fatih terim oturduğu için kendi insiyatifidir diyebiliriz, fakat bu oyunculardan sakat olup, oynamayacağı belli olanların dahi kadroya alınması kadro seçimlerindeki kriterleri sorgular hale getiriyor. bu seçim yanlışının en olumsuz yansıması avrupa şampiyonasında oynatamadığımız birkaç oyuncu olarak kendini gösterdi; emre belözoğlu, tümer metin kullanılamadı, servet de sakat olarak kadrodaydı ama gösterdiği performans yergiyi değil kesin bir

son 8ler

Resim
iki kupadaki takımları karşılaştırınca uefanın hiç cazibesi kalmıyor. galatasarayın elendiğine üzülenleri, bu tabloyu görünce haklı görmemek elde değil. Zira ön elemede bile gelseler sevindirecek cinsten takımlar, belki werder Bremenin adı biraz korkutur. Netice itibariyle kadıköyde iki yabancı takımın mücadelesi olacak, o bile izlenmeye değerdi ama tffden gelen olumsuz başvuruyla yıkıldık. Gsnin hazin sonu bir yana, ardanın maç sonu söyledikleri daha bir dikkat çekici geldi bana. Keşke herkes destekleseydi bizi gibisinden bir şeyler zırvalamış. Üzgünüm ama buna sadece zırvalamak denir. Elendiğin dakikaya kadar diğer rakiplerinle her türlü dalgayı geçmiş, bir sürü onları hedef alan pankart açmış bir takımsın. Taraftarın her sene rakibinin avrupadaki karşılaşacağı takımın formasını giyip gelmiş, lehine tezaruhat yapmış. Sanki sen bundan önce beşiktaşın ve fenerin başarısını istemişsin de aynı özveriyi onlardan bekliyorsun. Kına yakın diyorsunuz elendik diye, ama o kınayı siz sezonun ba

zafer

Resim
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. Tepeden yol bularak geçmek için Marmaraya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!

gol sevinçleri

Resim
birkaç haftadır beşiktaş maçlarında gözüme çarpan en güzel ayrıntılardı gol sevinçleri. artık ayrıntı olmaktan çıkıp maçın en anlamlı anları oldu diyebilirim. golü kim atarsa atsın diğerlerinin canı gönülden katıldığı, yüzdeki gülümsemelerin gözbebeklerine vurduğu, sadece kuru bir kazanma hırsından ziyade, olduğu yerden her anlamıyla mutlu olmanın huzuru da görünüyor. maçtan öncesiyle, maç sırasında ve sonuyla salt bir maçtan öte "şov bizinıs"a dönüştü diyebilirim cumartesi akşamı için. film seti için gelen bkm oyuncuları, yılmaz erdoğanın twigy terlik kılığında sahada dolaşması, kapalıyla birlikte tezaruhatı, yeni evli çiftin sahaya inip fotoğraflar çektirmesi, tribünlerden yükselen "yenge sahaya, üçlü çektir kartala!" sesleri... bunlar da skor ve oyunla birleşince harika bir gece çıktı ortaya. Geçelim maça; cisse ve ernst yanyana ikinci kez oynadı. orta sahayı ele geçirmeyi sağlayan bu ikiliden vazgeçip tüm yükü neden ernste bıraktı büyük mustafa anlamak güç. yaln

kara tahta

Resim
cezalar açıklandı sonunda. meraktan da ölmüştük zaten. en çok merak ettiğim emre, volkan, rogar kapağı ve bülent uygun dörtlüsüydü. carlos, mehmet topuz ve tolunay için de bir "acaba?" yan cebimde hazırdı. medya ise emrenin "boğaz kesme" olayı üzerinde yoğunlaştı, dolayısıyla diğerleri bugüne kadar pek konuşulmadı. bir aylık malzeme harcanmış oldu üç, dört günde. yazık, ağızları sallayıp durdukları futbolculardan beter, belden aşağı bir tane cümlesi olmayan yorumculara! acaba kendini hüküm kürsüsünde gören bu ağır abilere kim kesecek cezayı. neyse geçelim kesinleşen cezalara; emreye bir maç, volkana iki maç men, bülent uyguna 4 maç hak mahrumiyeti, rogar kapağına 15,000 ytl. diğer değindiklerimle ilgili ne bir şey okudum ne de duydum şu ana kadar. emrenin cezasıyla ilgili polemik epey büyüdü. başta licktv yorumcuları kestiler hesabı, buna karşılık fenerbahçe taraftar sitesi girişine bir slayt şov yerleştirmiş, tepkisini haklı olarak dile getirmiş. aynı cezayı hakede

8 Mart..

Resim
Ve kadınlar, bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar,, bizim kadınlarımız.. Nazım Hikmet kutlu olsun.. [gecikmeli de olsa]

yokluk

yoklugun aynasında her görünen,,yoklugun kendisiydi yoktum ben.! (hiçlemeler) yokluk yanılsama degildir,, yeryüzünün neresine bakarsanız bakın onu görürsünüzi, yarı dolu bardakta olan diger yarım,, kıyafetlerin havanın içinde dolaşan boşluk yokluk degil midir?! -yokluk bilmece degildir! asla cevabını bilemeyecegimiz sualdir. ve 'yaşadıklarımız öldüklerimiz'se eger, hepimiz birer yoklugun ete bürünmüş hali degil miyizdir? yoklugun aynasında her görünen,yoklugun kendisiydi, yoktum ben.! (hiçlemeler) yokluk varsa varlıktır, o zaman yoklukla ilgili söyleyenebilecek tek şey yok oldugudur. yazı için "defna" ya teşekkürler

4+3 daha kaç eder türbülent?

Resim
lig lideri sivas önce ligde fenerbahçeye ilaç oluyor, ardından kupada. bir iki haftalığına da olsa dertlerine derman olduklarını söyleyebilirim. ligde 4 gol yiyen lider takımın hocasının aklı ise başka taraflarda herhalde, maç sonu ilginç açıklamalar yapıp duruyor. ne maçla alakası var söylediklerinin, ne oynayamadıklarıyla. daha çok beşiktaşın 8 yediği ile, galatasarayın 6sıyla ilgili nedense? açıklamanın tam metni şöyle; "Bizim ülkemizde herkes futbolu çok biliyor ya. Onlara da bir laf söyleyeyim; evet 5 yeriz, 7 yeriz ama 6 yemeyiz. 7 yeriz, 9 yeriz ama 8 yemeyiz." lütfen birisi bu adama sigmadan, cannesdan bahsetsin. sadece yüzündeki ifadeyi görmek istiyorum. belki yaşaran gözlerini güzel gömleklerinin cebinde sakladığı mendiliyle siler, ama o şoku yaşamasını isterim. bugün ise şöyle buyurmuş türbülent bey; "Çok fazla pozisyona girdik ve verdik. Güzel bir futbol oynadık ama sonuçta mağlup olduk. Sivas'ın büyük bir takım olduğunun göstergesi olarak maçın ardından

yüzün anlattığı hikaye;

Resim
her yüzde görülmeyen ama denk gelinen yüzde görüldüğünde heyecanla okunmaya başlanan, bitirmek için başlanılan bir kitap degilde hiç bitmemesi için sayfa sayfa dirhem dirhem okunan kitaplara benzer. genelde kadınların bu hikayeyi çok daha somut anlattıklarını görmekteyiz. acıyı kederi ve mutlulugu zamanı geldiginde öyle bir işlerler ki yüzlerine, ne hissettiklerini kolaylıkla hikayesinden anlarsınız. İnsanın hikayeside böyle değil midir zaten... yüzüyle beraber paralel adımlar atan,doğan ,gelişen,büyüyen,yaşlanan ve hikayenin sonunda soluk bir son... Hiç bitmesin sloganları ile beraber geçen yıllar, hayatın her rengini her gün farklı notlarla önümüze koyan sayfalar.... işte hikayeyi tam anlatmak isterken bir yüze baktığımızda aklımıza gelen kısa senaryolar; umut ile hayatın her tadından bir şeyler koparmaya çalışan benzersiz suratlar..... bulunduğu hayatı kendi masumiyetiyle değerlendiren masum yüzler..... acının,yalnızlığın,çaresizliğin en derinini ,en keskinini yaşayan biçare yüzler.

mükemmel adımlar ve kapak

Resim
ankaraspor maçı sonrası denizlinin ağzından dökülen kelimelerdi bunlar-kapak kısmı hariç tabi ki-; “Beşiktaş olarak mükemmel adımlar atıyoruz”. Şimdilik her şey yolunda görünüyor ama takımın en büyük problemi olan zor maçlar daha sonraları başlıyor. Belki girdikleri havanın devam edeceğini umuyor ama ben yine de şüpheciyim bu konuda biraz. Bu sene işi sıkı tutup fazla umutlandırmıyorum kendimi, bir “geliyoruz” havası daha hüsranla sonuçlanmasa bari.. neyse.. Maça kısa kısa değinecek olursak; - 3 mükemmel gol izledim bu akşam. Özellikle holoskonun golü dil yutturacak cinsten; "yok artık holosko!" - Yusuf Beşiktaş formasıyla ilk golünü attı, sevincine herkes ortaktı ama topa vurduğu anda kendisi de, ben de biliyordum kime koşacağını. Sanırım herkes tahmin etmiştir. - ankaragücü taraftarları yalnız bırakmamış takımlarını, ankaraspor muydu yoksa? Tellonun omzuna gelen kapak dönüp dolaşıp ulaşmıştır sanıyorum kendilerine. Kentin diğer takımına destek olmaya geldiler sanmıştım! maç

d'antoni play off'a sok bizi

Resim
Nba 80 lerin ortalarından itibaren özellikle Bird-Magic Johnson çekişmesiyle dünya üzerinde popülerliliğini arttırak devam ettiren bir organizasyon oldu... buna 90ların ortasına kadar Jordan efsanesi katkı yapmaya devam ettin bu showun popülerliğine..ardından shaq ve allstar organizasyonların büyüsü inanılmaz etkilemeye başladı insanları...2000lere gelince de artık nba in dünya üzerinden oyuncu ithal eden bir organizasyon olması Senegallisinden, Haitilisine bir çok oyuncuya bünyesinde bulundurması,artık bu organizasyonun dünya tarafından an be an izlenmesine sebebiyet verdi.....2000lerin sonuna geldiğimizde ise artık Lebron,Kobe,Wade şovuna ve Türk temsilcilerin başarılı performansları ve artık iddaa programında bile yer alacak dedikodusu nba takibinin tavan yaptığı dönemlere gelecektir... Ntv'nin de Nba tv ve Ntv Spor ile beraber gerçekleştirdiği yayınlarla artık Nba'in takibide kolaylaştırdı.... Şimdi bu garip girişin sebebi aslında Nba'in takip edilmesi ve seyredilmesi

kirişte yeni bir efsane "33 Zo"

Resim
Alonzo Mourning artık basketbola veda eden bir yıldız... Yarın akşam forması Heat salonunun kirişlerine çekilerek hayatı boyunca belkide şampiyonlukla beraber en fazla arzu ettiği an yaşatılacak.... Alonzo Mourning bir ekol olan George Town mezunu ve kariyerinin ilk yıllarını Charlotte ile geçirmiş bir efsane... Shaq ın ardından gelen en iyi 2.rookie ödülü ile aralarından ne denli büyük bir rekabetin nba de var olduğu ispatlanmış idi... Kaldı ki en büyük rakibinin koltukları altında uzun yıllar hayal ettiği şampiyonluğu kazanması bir alınyazısı veya tam anlamıyla çok acayip bir ironi idi.... Miamiye takas edildiği sezondan beri Miami adının play-off larda daha kuvvetli duyulmasına ve o muhteşem karakteri takım üzerine sirayetiyle acayip bir takım izletme şansını bize yaşatmıştır zo... 2009 yılında basketbolu bıraktığını açıkladığında Nba tarihinin en fazla blok yapan 10.oyuncusuydu... Kariyerinde 1 adet yüzükle basketbola veda etti "Zo".... Yaşadığı o şampiyonluğuda artık efs

kadıköy yolcusu..

Resim
oy oranı çok düşük ama kısaca anketin sonucunu, özellikle de süreci değerlendirecek olursak, bülent korkmaz'dan önce ve sonra olarak iki kısma ayırabiliriz. kocaelispor mağlubiyetiyle oluşan kaos ortamında fransızlar epey bir öne geçsede, yönetim hem kimsenin karşı çıkamayacğı hem de bu olumsuz havayı tersine çevirebilecek -bence- tek adamı getirerek gelişmelerin bütün seyrini değiştirmiş görünüyor. ve ankette de yeni hocanın imzasıyla birlikte umutların klişe tabirle yeşerdiğini görmek mümkün nitekim maçta bu seyirin 90 dakikalık özeti gibiydi. rekor hızda yenilen golle çok kolay bir kabulleniş de gerçekleşebilirdi. Özellikle mehmet topal'ın sakatlığı da eklenince açıkçası fransızları daha şanslı görmeye başlamıştım. maçın hikayesi içinde öne çıkan, apayrı bir hikaye yazan, dipten zirveye çıkan birisi vardı; sabri sarıoğlu. Hafta sonu tribünlerin her türlü hakaretine maruz kaldı. bir gecede, hatta defansın uzaklaştıramadığı topla buluştuğu anla, topun filelerle buluşma anı ara