Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

bir yerlerde

Resim
Öncelikle tekrardan uzun bir aradan sonra merhaba. Burası ile görüşmeyeli çok zaman oldu ; köprünün altından akan sular aktı , gitti sele dönüştü . Hayatımız daha değişik bir hal aldı ; işten ayrılanlar oldu , yeni iş bulanlar oldu . Birileri aşık oldu , birileri sevdiklerinden ayrıldı. Birileri evlendi , birileri boşandı . Birileri ev aldı , birilerinin depremde başına evi yıkıldı. Birileri araba aldı , birileri çok sevdiği arabasında hayata gözlerini yumdu . Bir yerlerde seçimler kazanıldı , bir yerlerde savaş hazırlıkları yapıldı . Bir yerlerde çocuklar anaokuluna başladı , bir yerlerde çocuklar ellerinde taşlarla okullarını kurtarmaya çalıştı. Bir yerlerde futbol topunun arkasından binlerce insan coşkuyla koştu , bir yerlerde futbol sahalarında şikeler yapıldı. Bir yerlerde çocuğunun ilk konuşmasına şahit olan anne sevinç göz yaşını döktü , bir yerlerde çocuğunun konuşmasını göremeden bombalara kurban veren anne sadece çocuğuna bakıp ağıt yaktı. Bir yerlerde istavrozlar çıkarıldı ,

BÜYÜK BRİTANYA KRALLIĞI FARKLI MI?

Resim
İngiltere daha doğrusu Büyük Britanya Avrupa değildir sanki. Ne Avrupa ne de başka bir kıta, o bir ada. Asiller mi, bence değiller. Ama tabiki sir ünvanını hakeden de var. Halk içinde çok cahil insanların olduğunu görürsünüz.Bazen Türkiye' nin yerini  bilmeyenlere kızarız. Bu ülkede de böyle kişiler çok var. Fakat biz biliriz. Kenya, Sırbistan, Peru bizden daha büyük ülke değiller. Yine de bu isimler geçtiğinde birkaç cümle sıralayabiliriz. Türkiye' yi bilmemek açıklanamaz. Futbol, basket, sinema, tarih, güncel haber, kıyafet bir yerden yakalarsanız Türkiye' yi. Sırtını devlete dayamış, işçizlik maaşı ve çocuk bakım maaşı alarak geçinenler çok sayıda. Pub-cafe-ev dieyerek semtten çıkmazlar. Bu cahilliğin yanında bir de gerçekten özel bir kesim var. Dünyaya hükmediyorlar, icatlar yapıyorlar, savaşlar kazanıyorlar... Ülkeye gelen turistlerin şaşırtan birçok şey vardır. Kullandıkları priz üçlüdür. Mutlaka dönüştürücü almanız gerekir. Fişlerin üstünde açma kapama dü

SAVAŞTAN BİRKAÇ GÜN ÖNCE BEYRUT/LÜBNAN

Resim
Beyrut gezilecek yerler ve savaştan kısa süre önce izlenimler: http://blog.milliyet.com.tr/savastan-bir-kac-gun-once-beyrut--ta-tatil/Blog/?BlogNo=384494 Beyrut Resim Galerisi: http://blog.milliyet.com.tr/dogunun-parisi-beyrut-lubnan/Galeri/?GaleriNo=22005 En Büyük İkinci Roma Kenti Baalbeck Resim Galerisi: http://blog.milliyet.com.tr/baalbeck---en-buyuk-2-roma-kenti--lubnan/Galeri/?GaleriNo=21988 Harissa-Ksara-Byblos Resim Galerisi: http://blog.milliyet.com.tr/harissa-ksara-byblos-lubnan/Galeri/?GaleriNo=21995 Farklı bölgeler: www.emirergin.blogspot.com

Kad Bi Bio Bijelo Dugme

Resim
Tam emin olamamakla beraber sanırım 99’du Goran Bregoviç’in Düğün ve Cenaze’den daha öte bi’adam olması ile tanışıklığım.Youtube o zamanlar bu kadar aktif değildi hatta  yoktu ki internet cafeden link tıklayıp dinleyebilelim. Hersene Goran Bregoviç Düğün ve Cenaze orkestrası ile İstanbul’a konserlere gelirken biz Karşıyaka’dan magazin programlarının içeriğinde  kıyıdan köşeden yakalamaya çalışırdık şarkılarını yada Cine 5 den abazaya dekoder işlemezden idmanlı olarak izlemeye çalışırdık tekrar konserlerini.Velhasıl Erhan(Ekançe) 16 yaşında gelmişti Yugoslavya’dan biz Goran Bregoviç’in şu şarkısını çevirsene bajçe  ne diyo bu şarkıda falan derken o bize Tifa,Alen,Bebek falan diyodu.Dugme diyordu ama biz durumu idrak edemiyoduk.Nasıl olduysa bi’gün Ekançelerde oturup onun Bosna’daki askerlik maceralarını dinlerken fonda 80’ler soundı rock müzik çalmaya başladı.Sadece o mu üstüne gayet çatallı bi’ses öyle içten Boşnak’ça söylüyodu ki kayıtsız kalmak imkansızdı.Üstelik şarkı Fatih Erkoç’

TRAVELER: ATAM BİZE ELEŞTİRMEYİ ÖĞRET!

TRAVELER: ATAM BİZE ELEŞTİRMEYİ ÖĞRET! : Eleştirmek, üzerine birşey katıldığında verimli olur. Pekmaz acıdır, yenmez. Tahinle karıştırıldığındaysa lezzetli olur. Sadece yan...

nerede eski ramazanlar

Resim
Madem ramazandayız , milletin ağzından eksik etmediği nerede eski ramazanlar kalıbının baş sebebi üstada adanmış bir yazıyı burada paylaşalım. Hem Dümbüllü'ye hem de Gazanfer Özcan'a saygılar ve büyük sevgi ile.

dış kapının mandalı

sanal dünya malumunuz artık her anımızın tek hakimi olmaya başladı. Özellikle twitter ile gelen bu yoğun bilgi ve paylaşım akışı insanların her olaylarını,gülmelerini,yemelerini,içmelerini,sevmelerini,sevişmelerini canlı yayın kıvamında yayınlaması artık bu sanal medyanın haber alma ağımızın en başlangıcı olduğu konusunda uzun tezler yazdırabilecek kıvamına gelmesine sebep oldu. Misal ben artık gazetelerin sitelerinde gezinmektense bir çok köşe yazarını twitterda takip edip,haber sitesini takip edip günceli yakalamayı tercih ediyorum. Bu yeni birşey mi lan pezevenk diyenlere de evet haklısınız ama kaleme almak istedim iki dakika sabır diyorum. Twitter olayı artık fotoğraf programları ile iyice aşmaya başladı ki ; yediğin yemeğin içindeki kılı görecek duruma geldik hacı. Bu platformda anlık paylaşmalar iyice ufka doğru çıkmaya başladığından da böyle bir anda aklına gelip yazdığın şey beğeni ve yönlendirmelerle sayısını bilemediğin insanlara kadar ulaşmak imkanı oluyor. Sonra adını sa

bi şarkıdan öte

Resim
yıllar yıllar önce park orman denilen o güzide yerde konserler üst üste verilirdi. Bir gün o lisede ufaktan duyduğum ama böyle uzun uzadıya sindire sindire dinleyemediğim bu muhteşem grup park ormana geliyordu. Abilerimizden biri bileti almış beni konsere götürüyordu. Kimilerinin hayatının en güzel günü idi, kimileri yanına çocuk getirmişti kesmek için sırf bu an yüzünden. Benim ise o kıt müzik bilgim ile en cahil halim ile o günden aklımda kalan bu şarkının performansı idi. Herşeyi kenara bırakayım yazım yayınlama anlamında sessiz kaldığım şu günlerde benim için bir şarkıdan öte olan şaheseri en canlı hali ile buraya özür manasında koyuyorum. Bu şarkıyı dinledikten sonra muhtemelen özrüm kabul edilecektir. Massive attack sen insanı cümlesiz bırakan tarifi için bir bonga ihtiyaç duyduğu başımıza gelen en güzel şeylerden birisisin. Resitale gelin efendiler akşam akşam ;

Adres Soran Adam

Resim
Böyle Leyla ile Mecnun keyfine vardığım sıralarda Çalgı Çengi ekibi yeni yaptığı bir projeyi Kanal D'de Ara Güler'li falan bir tanıtımla Üsküdar'a Giderken olarak belirledikleri isimle Eylül ayında Kanal D'de yayınlayacağını duyurmuş idi. Ohaa lan acayip olacak derken sevgili Kanal D yani şu aptal dizi Yalan Dünya'yı her gün orada burada övmekten bir hal olan karakterlerini pohpohlayıp duran Kanal D ; Üsküdar'a Giderken'e yaptığı muamele gecenin bir vakti yayınlamak ve 13 bölüm sonunda diziyi yayından kaldırmak oldu. Bu saçma haberden sonra ulan dedik yazık oldu bu diziye. Özellikle Murat Cemcir'i dizide görmek ve böyle absürtlüğün dibinde bir rolde adamın tek kişilik şovuna şahit olmak efsane idi ama biz ne dersek diyelim sonuçta diziyi aptal kanal yayından kaldırdı !!! Her neyse dedik L&M ile idare ederken L&M sezon sonunun akabinde neşeli bir haber geldi sloganı ; Modern Muzip Yalanlar şeklinde olan. İşler Güçler fragmanına ardından ekibine

feda

Resim
Ön Not: Bu yazı BJK basketbol takımının şampiyonluğunun hemen akabinde sevgili kardeşim Adem Çiftçi için kaleme alınmış fakat daha sonrasında yaşanan sağlıksal problemlerden ötürü taslak formatında bırakılmıştır. Bu yazının geç yayınından dolayı başta Adem olmak üzere okuyan herkesten özür diler ayrıca bu süre zarfında yaşanan transfer ve sponsor hareketlenmelerinden doğan yazılık aktiviteleri de BJK şampiyonluğuna duyduğum saygımdan dolayı pas geçiyorum. Öncelikle şunu belirteyim ; ben son derece Ergin Ataman antipatisi besleyen (bu yıllar öncesinde Efes Pilsen antrenörü olduğu zamana dayanır) ayrıca basketbolu yaklaşık 17 yıldır izleyen birisi olarak bu sene Euro Challenge maçları hariç Beşiktaş Basketbol takımına herhangi sempatisi veya yakınlığı olmayan bir basketbol orospusu olarak bu yazıyı yazıyorum ; Aslında şampiyonluğa bakarsanız her spor dalında olduğu gibi hikaye oluşturacak parçaların 1-2 yıl öncesinden oluştuğunu iddia edip , işte buradan bir takım kuruldu ve bugü

indirdim şarteli

Resim
Mesai saatiniz 24 saat aralıksız bir süreyi kapsayınca ister istemez zaman geçirmek için sosyal medyanın desteğine olmadı kendinizi gerekli,gereksiz bütün dizilerin koynuna doğru bırakıyorsunuz. Diziyi böyle zamana doğru yaydığın sürece de malumunuz dizi karakterlerinden yola çıkıp kendinize doğru bir karakter analizi anında bir empati sonra içselleştirme falan derken olayın boku çıkmaya başlıyor. Ne kadar boku çıkarsa çıksın o kadar mesai saati tek başına geçmez arkadaş , bana da hak verin biraz. Herneyse ben bu sene böyle geçmiş zaman dizilerine bıraktım kendimi genel olarak. Muhteşem Yüzyıl , Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam , Kurt Kapanı derken araya Boardwalk Empire , Hell on Wheels falan sıralama uzun yani. Gerçi Türk televizyonculuğunun nadide eserlerini pek izlemedim ama madem tarihsel falan dedim ilgi çekmek için listeye onları da ekleyeyim bişey olmaz , nasıl olsa hikaye 10 bölümde 2 cm ilerliyor 1 bölüm izlesem 3 ay anlatacak bilgiye sahip olurum her türlü. Tarihsel hikayel

burn ultimatom

kendimi ne kadar ana programlasam da, insanoğlunun bugüne kadar yaptığı hatayı yapıp yarına erteliyorum; alışverişi, temizliği yemeği ertelemekten vazgeçtim, dalıp umut etmeyi de erteliyorum yarına; zamanın geçiş etkisini hiçe sayarak.kişisel bir mesih meselesi benimkisi. yazının başıyla akışı arasındaki süreden kaynaklı ne yazmak istediğimi de unutuyorum. malum ? ile biten cümlelere nefretim bundandır.belki güzel yanı başkalarından gelen soruların cevaplarını biliyor olmam, en zoru  ise kendime sorduğum sorular olsa gerek. işte bu noktada başlar alkolün etkisi; cevaplayabilecek cesareti bulmak için bazen, ama çoğu zaman uyuşmak için sadece. ilkel bir zaman manikesidir alkol; herşeyin donduğu, alışkanlıklardan, çevreden sıyıran. hızlı bir geçişten sonra sızmayla da sonlanıyorsa. nasıl geçtiğini bilmediğin yatağından beyaz tavana bakarak uyanıyorsan; hoşgeldin. şimdi herşeyi resetlemek için önce marketten bir kutu kırmızı enerji içeceği, mutfağa geçip kimse bitirmeden yeni kıvama gel

3 maymun

ekşi sözlükte season when passed takma adı ile arkadaş bir entry girmiş ve onu buraya taşımak istedim , umarım gördüğünde bi tepki vermez ; bu listedekilerin tamamı, dün 24 saat içerisinde gerçekleşti: - polise astımlı olduğunu söylemesine rağmen biber gazı yiyerek ölen gencin hastane önünde eylem yapan ailesine de biber gazı sıkıldı. - sağlık bakanı "tecavüze uğrayan kadının bebeğine devlet bakar" dedi. - kürtajı yasaklayacak kanunun haziran'da meclise sunulacağı açıklandı. - havayolu çalışanlarına grev yasağı getiren yasa meclis'ten geçti. - 300 thy çalışanı grev yaptığı için işten çıkarıldı. - "gazeteci gözüyle sansür ve otosansür" adlı çalışmayı hazırlayan bilgi üniversitesi medya ve iletişim sistemleri fakültesi öğretim görevlisi esra arsan bilgi üniversitesi'ndeki işinden atıldı. - emniyet güçlerinin copları demire çevrildi. - kck davasında avukatlık yapan 103 avukat hakkında soruşturma başlatıldı. - 16 yıllık yeni şafak yazarı ali akel

bahane

Resim
uzun zamandır yazmamak, yazamamak için on numara bahanelerim var. o uzun zamanın öncesinde yazmamak için bir bahanem olmamasına rağmen bir yandan teknolojik kısırlıktan kurtulamamam, bir yandan da daha çok farklı uyuşma yöntemlerinin başarısını keşfettiğimden olsa gerek; epeyce de bireysel telkin yoluyla ; neyse çok da özlenmemiştir herhalde. kopuşlar holding.    

eurovision tahmini

Resim
Yıl olmuş 2012 hala eurovision mu izliyorsun diyen birisi mevcut ise aşağıdaki videoyu açmasın bile. Hala ciddiye alıp , izleyen , eğlenen bir bünye olarak bu yıl aşağıda videoda görülen zilli ablamızı destekliyorum. İspanya açıklama yapıp şarkıcısına kazanma diye yalvarsa da henüz italya saflarında böyle bir beyanat duyulmadı. Kendisini yıllar önce Ferzan Özpetek'te keşfetmiş hanımlar,beyler. Kısa kesersek yarın akşam birinci aşağıda after all diyişine kurban olduğum zilli ablam alacaktır. Yani "12 points go to Italy " . Sırf not olsun diye de buraya ekledim , daha eğlenceli ve taraflı bir yarışma izlemek için. Bizim Can'a gelince ; 5. olmak iyidir.

keşke

Şu geçirdiğimiz zamanı en basite indirgersek ve en kısa haliyle anlatmaya kalkarsak ; İnsan doğar , yaşar , ölür. Bu şekilde ifade edince 3 kelimeden ibaret bir hayat ne sana ne bana ne başkasına bir acı,sevinç veriyor gibi gözükmüyor. Tanımdan çıkan bizler ; bir düzlemde sistematik bir düzenin parçası olmak için kurgulanmış, biraz düşünmeyi bilen robot gibi.Biraz daha abartırsam; sistemsel bir işkencede görev alma bilincini kendine düstur etmiş mazoşist yaratık gibi. Bundan sonrası zaten o düşünsel eylemi gerçekleştirebilmenin verdiği zorlukla gözyaşı,sevinç,kahkaha,acı,gülümseme,şaşırma gibi o bize lütfedilen tanımlayamadığım zamanı harcayan hareketleri yapıyoruz. Bütün bu eylemleri yapmanın da getirdiği sihirli bir kelime ortaya çıkıyor. Hayatı boyunca tekrar ettiği,etmekten bıkmadığı,sevindiğinde-üzüldüğünde farklı anlamlarda kullandığı ; "keşke". Keşke erkek doğsaydım , keşke şu burç olsaydım ile başlayan doğar kısmına atfedilen keşkeler daha sonra keşke çocuk kalsay

öylesine

Resim
Devlet tiyatrolarının kapanması , 19 mayıs gençlik bayramı , Türkay Saylan'ın ölüm yıldönümü , Uludere'de yaşananlar , Başkanlık sistemi falan derken aslında politik bir başlık seçip uzunca bir şey karalanabilir ama sanırım uzun zamandan beri hiç niyetlenmediğim şey böyle siyasi bir kaç kelam karalamak. Hele hele ne söylesen çabukca yandaş , karşı damgasını yemenin kolay olduğu ve arkadaşlarının bile düşüncenden dolayı senden uzaklaştığını varsayarsak siyasetim zihnimin dibinde kalsın en iyisi. Sıradan hayatın sıradan zamanını harcamayı çok sıradanlaştırdığımız yaşlara geliyoruz sanırım. Mutluluk kelimesinin anlamını sadece hatıraları anarken kullanmaya zorluyoruz kendimizi. Memnuniyetsizlik , beğenmeme , umutsuzluk , ileriyi görememe gibi kavramlar mutluluk kelimesinin üstüne çıkmış kolbastı oynuyor sanki dilimizin itiklemeleri ile. Herkes televizyonda gördüğü seksenler , doksanlar programını düşünüp ah ne mutluyduk o zamanlar çok şey değişti gibi kaçak dövüşmeyi tercih ediy

nev-i şahsına münhasır bir ukte

Resim
Yaş otuzlara doğru yaklaştığından heralde lise yıllarımızda var olan gürültülü her türlü eylemden uzaklaşmaya başlıyorum. Yüksek sesli müzikler , hararet dolu tartışmalar , yüksek sesli televizyon izlemek , sevdiğin şarkı çıktığında müziğin sesini açma isteği , stadlara gidip lay lay lay diye sesin kısılırcasına bağırma durumu gibi örnekler durumu açıklar sanırım. Lise yıllarında var olan müzik keyfim çoğu ergen gibi yüksek sesle var olan gitar seslerinden çevrili listelerden oluşurdu. O zamanlar mesela bana birisi bak Müslüm çalıyor dese muhtemelen ilk tepkim siktir lan olurdu. Lise yıllarında var olan duygusallığımızı yaşarken bile bu türk arabesk olarak tanımlanan seslere pek kulak veremiyordum. Ergenlik heyecanı sanırım bunun adı , bilemedim , tanımlayamadım şimdi. Neyse üniversite yıllarında ise işler daha ziyade etnik,balkanik,jazz taraflarına kaymaya başlayınca müziğin sesi kısılıp daha ziyade yüksek sesten oluşan kısımlar yerine müzikte veya seste saklı ufak heyecanları arama

etme

Resim
*** Bu yazı bugün ortaya çıkan Yılmaz Erdoğan tartışmalarından sonra akla gelen bir şiir üzerine kurgulanmıştır *** Ben bu yaşıma kadar bir çok veda şiiri , bir çok ağıt veya ayrılık cümleleri okudum ama aşağıda belirteceğim şiiri ilk okuduğum günden bu güne kadar değişmeyen fikrim bundan daha güzel bir veda yakarışının olmadığıdır,yüzyıllardır yazılmadığıdır. Hayatta bugüne kadar aşık olduğum tek insana böyle bir yakarışla seslenebilseydim ben eğer muhtemelen şu anda onunla çocuğumuzu seviyor olurdum diye düşünürüm ben bu cümleleri her okuduğumda. Tüylerim diken diken , hissiyatım paramparça olur Yılmaz Erdoğan'ın sesinden dinlediğimde bu ruhani cümleleri. Bu cümleler üzerine yüzlerce kelam edebilirsin ama bu sözleri önüne alıp Yılmaz Erdoğan'ın sesiyle yüzlerce kez dinlediğimde o yaşadığım sessizlik,binlerce sayfa yazı yazmakdan daha evla geliyor bana sanki. Sözleri okumadan şu kısacık hikaye ile nasıl yazıldığına dair bir iki kelam edelim hissiyatımızda bir eksiklik yaşama

Futbola Nasıl Tecavüz Edilir

80’lerin başında doğan bizler için futbol çok güzel bir oyun ve tarif edilemez bir tutkuydu.Kullan at özelliği yoktu,herkes için tuttuğu takım bir aşktı,heycandı,coşkuydu.Şimdi de aynı şeyler geçerlidir diyenler olabilir ama tek fark şu;günümüzde futbol ‘’oyuncak’’ ,takımlarsa o oyuncağın parçaları.Ne zaman ki futbolu halkın elinden alıp localara soktunuz işte bugünlere geldik.Özetle sosyetenin oyuncağı haline getirdiğinizden beri futbolun ırzına geçtiniz.Ne artık malubiyetlerde yüzü kızaran futbolcular var,ne de futbolcunun ahlakı var.Altaylı Ramazan’ı bilmem hatırlayan çıkar mı?Rıdvan sakatlıktan yeni çıkmış,futbol severler heycanla  Şeytan Rıdvan’ı yeniden izlemek için sabırsızca beklerken Altay-Fener maçının (şimdi tam dakikasını hatırlamayamıyorum) ikinci yarısında uzun aradan sonra oyuna girmişti.Altaylısı bile oyuna giren bu adam için ayağa kalkmış alkış tutarken Ramazan Rıdvan’ı öyle bir biçti ki Rıdvan futbolu bırakmak zorunda kaldı.Ramazan da yediği küfürlerden(kendi taraft

ab-ı hayat bölüm 3

Adı aşk olan bir eylemden sonra bunun ağır yükünü çekmiş herhangi bir insanın mantıklı , akıllıca adım atmasının ne bir ihtimali , ne de bir beklentisi oluşur. Akla gelecek en akıllıca cümle belki unuturum onu diye başlar , hayat devam ediyor diye manasız cümlelerle devam eder. Akıl hep var olan eskilerde , ruh esrik bir halde etrafında olan biteni toz bulutu şeklinde kanıksamakta, zaman ise sadece iyiye ait bir işaretin habercisi olarak saygı duyulacak bir kavram olarak ortada durmaktadır. Kısacası belki unuturum diye başlayan cümle beyin ile kalbin ortak düşüncesi olarak ortaya çıkıyorsa , tekrar neden olmasın diye sarfedilen cümle vücudunun her hücresinden dile gelen ve zamana karşı yapılan bir temenniyi , zamana olan güveni anlatır. Dünyaya bi noktalar bütünü olarak bakan ben bu noktalar bütününde var olan bir noktayı insan olarak kabul edersem , hemen yanıbaşında mutlaka ama mutlaka bir nokta olacağını da kabul etmek durumunda kalmış oluyorum. Ne olursan ol yanında nokta olmadan z

ab- hayat bölüm 2

Bazen gülümseyerek uyanmak için gerekli olan en önemli motivasyon zamanını harcayacağın günde keyifle yapabileceğin bir meşguliyetin bulunmasıdır. 15 dakika , 3 saat farketmez eğer keyifle yapabileceğin bir meşguliyet var ise,yataktan kalkar kalkmaz manasız gülümsemek için eften püften olsa da bir sebep bulmuşsundur kendine. Bu yüzden uzun zaman sonra çıkılacak İstanbul yolu , yorucu olsa da yepyeni bir güne iyi başlamanın sebebi oldu. Yol İstanbul yaklaşık 11-12 saat ama olsun istikamet "dersaadet". Mutluluk veren kapı ve kimseye geri git dememiş bu zamana kadar. Güzel kahvaltı biraz boş boş işlerle uğraştıktan sonra uzun süreli bir valiz hazırlığı ve yola çıkma zamanının bir an önce gelmesi. Çok uzun sürmeyecek olsa da 10 günlük bir kafa dinleme işin sonunda bekleyen anne,baba,hasret giderilecek eski dostlar var en nihayetinde. Herşey hazırlanıp yolculuğa koyulmaya az zaman kalınır ve servis geleceği noktada zamanından önce hazır bulunulur artık , servise binilir , otogar k

ab-ı hayat başlangıç

Bir altta belirttiğim gibi , bundan sonra blogda bir hikayeye başlıyorum ve bölüm bölüm buradan yayınlamaya devam edicem. Benim için mühim olan ilk bölümden sonra yapacağınız yorumlar sonrasında ne kadar devam edip etmeyeceğim konusunda karar kılmak. Yaklaşık 15 sayfasını hazır ettiğim hikayenin ilk 2 sayfası aşağıda yer almakta zaten yani cepten yiyebileceğim 7 bölüm var , o yüzden erken başlamakta fayda var ; Yalnız kalmaya başladığında aklına hep sevdiği filmlerden bir tanesini alıp tekrar tekrar izlemek gelirdi . Bu sefer cesarete ihtiyacı vardı , bişeyleri başarabilmek için kendi kendine vereceği gaza kısacası. Bilgisayarını açtı ve filmler klasöründen mahremiyeti seçti ardından filmlere baktı ve forrest gump izlemeye karar kıldı. Garip bir amerikan rüyası içerse de , gaz verici yanını severdi filmin. Hem alttan alta gülümserdi ohh ne ala daha ne istesin ki. Aklında oyunculuk,yönetmen o bu hiç bişey yoktu sadece bi film izleyip kendini iyi hissetmek istiyordu. Forrest Gump ko

suya yazı yazmak

Resim
Bu blogta bugüne kadar kaç yazı yazdım hangi konularda yorum yaptım , hangi müzik ile kendimi anlattım hatırmıyorum artık. 3 yıldır sürekli birşeyler karalayınca kişisel not defterine dönmeye başladı zaten işler ve olur olmaz her bok hakkında ahkam kesmeye başladık sosyal medya eğilimine uyarak. Bugün muhtemelen bu tip kişisel ruh halimi anlatan son yazıyı yazıp bundan sonra duruma göre başka modda en azından uzun zamandır planladığım modda bir denemeye başlayacağım kısmetse. Gerçi kaç kişinin umrunda o ayrı bir tartışma ve sonuca ulaşamama konusu ama olsun ben dikkate alındığımı farzederek kişisellikten ziyade böyle garip bir bağlantılı hikaye üzerine bir kaç kelam edecem bundan sonra. Var olan sosyal medyada yer alan yazdıklarımız,anlattıklarımız,şikayetlerimiz ve bir sürü düşüncelerimiz hep aynı tıkanıklığa dayandı etti artık ve sıradanlaşmaya başladı ki gitgide dibe doğru bir iniş var aslına bakarsanız. Böyle suya yazı yazmaya döndü iş gitgide ve bu su birikintisi öyle az buz

şşştttt keep quiet

Resim
Baş ağrısı , hafif yorgunluk,dün güneş altında fütursuzca zaman geçirmekten yüzde oluşan kızarıklık ve arada gelip giden yanma durumları,resmi tatil gününde işe gelme zorunluluğu falan filan derken bir anda bir şarkının keşfi ile herşeyin birden yok olup müzik eşliğinde gözlerin kapanması ve sessizliğe bürünmek. Sessizce dinleyin , dinlettirin !!!! Pürüzsüz güzellik diye birşey varsa işte budur.

we try to create an overview

Resim
Resim yeni keşfettiğim bir siteden , başlıkta var olan yazı ise tam resmin altında yer alan bir yorum veya resme bu şekilde katılmış bir güzellik. Yani diyor ki ; yeni bir bakışını yaratmak için uğraşmamız lazım. Harbiden her günümüzü zamana verirken bu yeni bakış açısı ile güne başlamayı denemeyeli ne kadar zaman olmuş. Yeniden balkondan doğru yaşama bakarken teptiğimiz sokaklardan sıkıldığımızı farkedip yolu değiştirme zamanı gelmiş heralde. Bakalım Hayrettin Demirbaş'ın dediği gibi "kısfmet".

Kahraman Zabıtalar Oyun Sahnesinde !

Hiç uzatmadan, karalayıp kaçıyorum; "Ahh eski zamanlar. 7-8 lira verip devlet tiyatrolarına gider. O dizilerde, filmlerde gördüğümüz oyuncuların birbirinden kaliteli oyunlarını izlerdik." diyeceğiz yakında, çok az kaldı. Neden diyeceğiz peki? Şehir tiyatrolarının artık "belediye bürokratlarınca" kontrol edilmesi mevzusu bugün artık her gazetede, blog'da yazılıp çiziliyor. Devlet sahnesi özgürlüğün, rahatın simgesi bütün oyuncular için. Kar amacı gütmeden akıllarındaki senaryoları yazar çizer oynardı bu adamlar. Nasıl bakkal çırağından eczacı kalfası olmazsa, belediye görevlisinden de sanat yönetmeni olmaz. Bu kadar basit. E tabi bu duruma hemen gelinmedi. Destekçi gazetelerin ve yavşak köşe yazarlarının, Türk sinemasında ve tiyatrosunda bulunan cinsel öğeleri cımbızla çekerek, pireyi deve yapmalarıyla imkan verildi bu duruma. Devletin artık daha aile ve kültür içerikli filmlere destek vereceğini açıklaması, nasıl destek bekleyen ufak çaplı sinema projelerine

hayli zamandan sonra

En son bloga birşeyler karayalı uzun bir süre geçmiş ama ben sanırım fazla hazımsız günler yaşadığımdan muhtemelen o kadar zaman geçtiğini farkedemedim. Herneyse yakınma ile kelimeleri mundar etmeye hiç gerek yok, biraz hasret kokan cümlelerin peşine düşelim bir an önce. Öncelikle şunu söyleyeyim bir blog yazıyorsan güncel olayları takip ederek ona dair cümleleri hemen paylaşman gerek ama twitter,tumblr gibi sosyal medya faktörleri blog oluşumunda var olan o etkinliği sildi süpürdü ve günlük,güncel bloglar azalmaya başladı. Hala yapmaya çalışanlar var ve ben o arkadaşları içtenlikle tebrik ediyorum o ayrı bir durum. Neyse biraz özür , biraz bahaneden sonra içimden geçen konuyu aktarmaya geçeyim yavaştan. Bu aralar işyerimde oluşan boş zamandan olsa gerek dizi sirkülem biraz fazlalıştı ve ne hikmetse izlediğim diziler güncellikten ziyade döneme ait yansımaları içeren diziler. Hell on Wheels , Boardwalk Empire bunların en başında mesela. Dönem yorumları ve uyarlamaları pek ilgimi çekiyor
Resim
Güç ve Adalet   Aşağıdaki  yazıyı okuduğum anda farkettim ki çok uzun zamandır,bu kadar etkilendiğim bir yazı okumamışım.Üstüne yazının sahibinin bu ülke topraklarında yaşamış,Nazi Almanya'sından kaçmak zorunda kalmış bi' akademisyen olduğunu öğrendiğimde daha da içselleştirdim.Ama ne acıdır ki yazının alıntılandığı  Mimesis isimli kitabın henüz daha Türkçesi yok oysaki yazar  1942-1945 yıllarında  arasında Türkiye'de kalema almış. ...adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur,en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır.Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim.Gücü olmayan adalete mutlaka karşı çıkan olur,çünkü kötü insanlar her zaman vardır.Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır.Demek ki adalet ile gücü bi'araya getirmek gerek;bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü,güçlü olanın ise adil olması gerekir.    Adalet tartışmaya açıktır.Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır.Bu nedenle gücü adalete veremedik,çünkü güç,adalet