ab- hayat bölüm 2

Bazen gülümseyerek uyanmak için gerekli olan en önemli motivasyon zamanını harcayacağın günde keyifle yapabileceğin bir meşguliyetin bulunmasıdır. 15 dakika , 3 saat farketmez eğer keyifle yapabileceğin bir meşguliyet var ise,yataktan kalkar kalkmaz manasız gülümsemek için eften püften olsa da bir sebep bulmuşsundur kendine. Bu yüzden uzun zaman sonra çıkılacak İstanbul yolu , yorucu olsa da yepyeni bir güne iyi başlamanın sebebi oldu. Yol İstanbul yaklaşık 11-12 saat ama olsun istikamet "dersaadet". Mutluluk veren kapı ve kimseye geri git dememiş bu zamana kadar. Güzel kahvaltı biraz boş boş işlerle uğraştıktan sonra uzun süreli bir valiz hazırlığı ve yola çıkma zamanının bir an önce gelmesi. Çok uzun sürmeyecek olsa da 10 günlük bir kafa dinleme işin sonunda bekleyen anne,baba,hasret giderilecek eski dostlar var en nihayetinde. Herşey hazırlanıp yolculuğa koyulmaya az zaman kalınır ve servis geleceği noktada zamanından önce hazır bulunulur artık , servise binilir , otogar kapısından adım atarken az biraz gülümseme şiddeti artar ve otobüse yerleşilip cam kenarı kapmacası da başarı ile tamamlandıktan sonra artık yolculuk için herşey hazırdır. Şimdi yapması gereken uyku hapını yanında mutlaka var olacak geveze adam peydahlanmadan yutmak ve en kısa süre sonra uyuyup Bolu civarlarında uyanmaktır. Yanında var olan insanlardan aslında pek rahatsızlık duymaz ama yol güzergahında Ankara olacaktır ve otobüs mutlaka Ankara otogarında uzun süre bekleyecektir. İşte tam bu yüzden kendini kontrol etmenin en güzel yolunu zorunlu uyku olarak anlamıştır ve uyku hapını da bu düşünceyle çantasında hazır etmiştir.

Ankara ; garip ama bir türlü ısınamadığı şehirdir. Herşeyin sanki zorla yaptırıldığı , yapmayanların 657'ye tabii olmayacağı gibi hissiyatla dolaştıkları karanlık şehir. Uzun zamandır buraya adım atmaz! Mutluluk hormonunu salgılasa bile bir türlü ısınamadığı şehirdir. Bu şehri sevdiren yegane şey aşık olduğu insandır ama onun yokluğunda yolunu görmeye bile tahammül edemeyecek kadar nefret yaşamaktadır bu itici şehre. Bu nefret ettiği şehirde kendisini rahatsız etmeyen,çabuk kabullenebildiği yer Aşti'dir. İnsanlar genellikle otogarların o pis,korkutucu durumlarından nefret eder ama onun için sevgilisine kavuştuğu ilk yer olduğu için Aşti belki de bu şehrin en güzel noktasıdır. Bu yolculukta uyuyarak bu noktayı geçmek istemesinin en büyük sebebi ise sevdiği insanın o nefret ettiği şehirde tek sevdiği noktada belirecek olmamasıdır kim bilir. Sevgi küçük mutlu anların tekrarlanması ve ona iyice alışılmasından ortaya çıkar ama bu sefer son derece ters bir denklem ve sonucunu tek başına bulamayacağı büyük bir problem vardır ortada. Bu yüzden bulduğu en rasyonel çözüm bu matematiksel işlemler bütününü görmemezlikten gelmektir. Yapacağı en güzel iş hiç düşünmeden Vega'nın Ankara şarkısını açıp tekrar tuşunu aktif hale getirip , uyku hapını içip şarkının ikinci tekrarında uykuya dalıp ve o kaosu geride bırakıp gözünü açtığında kendin pişir kendin ye tabelalarını görmektir.

Gözünü açtığında hayal ettiği manzaraya kavuşmuş ve gördüğü şey Bolu Batı - Bolu Doğu tabelaları olmuştu. Artık rahat bir nefes alıp gecenin 3.30'u olsa bile muavini çağırmaya karar verir. Düğmeye bastı gelen muavinden bir kahve ister. Muavin arkadaş şaşırtıcı bir şekilde ikiletmeden ve gayet nazik bir şekilde isteğini yerine getirip kahvesini hazırlayıp getirdi. Muhtemelen uzun süreli uykudan sonra garip bir görüntüye sahipti ve mutlaka biraz korkutucu bir suratı olmuştu. Şikayetçi değildi zaten bu durumdan en nihayetinde gecenin bir vakti otobüste şak diye kahvesi hazır hale gelmişti daha ne !!! Kahvesini içti ve tekrar mp3 playerını açıp biraz daha havaya girecek bir şarkı bulmaya çalıştı ; mp3 klasörünü açıp shuffle tuşunu aktif hale getirdi ve karşısına çıkan ilk şarkıya eşlik etmeye başladı : bana yine gül yüzünle gel , tek sözünle gel nakaratı ile çamur'un hafif kıvırtak biraz arabesk şarkısı eşliğinde otobanın muhteşem manzarasında 15 cmlik dudak payı ile ikram edilen kahve bardağından kahvesine ulaşıp yolculuğuna sorunsuz en azından halının altına süpürülmüş dertlerini bir kenara bırakıp devam etti.

İstanbul ; çok geçmişe gitmeden Osmanlıların deyimiyle “Dersaadet” yani mutluluk kapısı. Bu şehre atfedilen bu söyleme sorgulama yapmadan böle dilden bi çırpıda çıktığında bile ne kadar yakışıyor işte bu diyor insan. Yaşanan hayat acımasız , sürekli itilmeye ve her an olayların sizi bulmasına imkan veriyor ama herşeye rağmen bir çok insan için , milyonlarca insan için sabah kalktığında havasını solumak bile mutluluğun en alasını yaşatmaya yetiyor. Burada uzun seneler yaşayıp sonra bu şehre göre kırsal kalacak başka bir şehirde mecburi yaşam sürdürmek bu şehre geri dönüldüğünde sokaklarının,caddelerinin,denizinin,eğlence noktalarının,şehrin hızlı akmaya alışmış günlük ritüellerinin ne kadar kıymetli ve benzersiz olduğunu açıklıklıkla ortaya koyuyor. Daha kısa bir zaman önce bir şehrin herhangi bir yapısını görmemek için uyku hapına talim eden bir bünyeye ise çok daha fazlasını vaat ediyor. Şehir mutlaka varlığı ile ,sunumu ile evet burada olmalıyım demek için en büyük baskıyı üzerinize kurar ama ne olursa olsun içinde var olan ve ismini andığınızda sizi düşündüğünü bildiğiniz bir varlık o şehirden uzak kalamayacağınızı sonuna kadar ortaya koyar. Muhtemelen bu gelişinde bu şehire bu kadar methiyeler düzmesinin sebebi de her ne olursa olsun adını sürekli tekrar eden ve telefonu eline aldığında karşılıksız en güzel cümlelerle içindeki duyguyu anlatan annesinin varlığı idi. İstanbul sen ne kadar güzel olursan ol , yaşamını devam ettiren sana daha da anlam katan o kutsal kadına ev sahipliği yaptığın için çok şanslısın.

İstanbul'a geleli 4 gün olmuştu ve yapacağı bir çok şeyi bu dört güne sığdırmıştı hatta Çengelköy'e kadar gidip Seval Pastanesinden Macaronların tadına bile bakmıştı. İstanbul'un varlığının sebebi olan anın hızlı yaşanmasına uyup kendini keyif aldığı eylemlere bırakıp bir kaç güne neredeyse hepsini sığdırmıştı. Yorgun geçen bir günün gecesinde ise gecenin bir vakti babadan,anneden gizli içilen sigara dumanında sokakta olup biteni takip ederken telefonunun sesi kulağına ilişti ama boşver dedi sigaranın keyfinden sonra bakarım. Sigarayı keyifle içti ve telefonuna baktı okudu, karmaşık bir heyecan yaşadı ;

Mesajı Gönderen : Ab-ı Hayat
Mesaj : İstanbul'dayım , Haydarpaşa'da. Birazdan Ankara'ya döneceğim ve sanırım İstanbul'dan Ankara'ya yapacağım en zor yolculuk beni bekliyor. Bu şehirden Ankara'ya sensiz tren yolculuğu bundan önce hiç yapmamıştım ben..............

Her ne olursa olsun,ne yaşanırsa yaşasın , telefonuna gelen bir mesajda küfür bile yazsa bu mesajı tekrar okuyup evet yeniden olacak diye bir umut taşıyorsa bir insan işte buna sanırım aşık diyorlar. Aylardır senden gelebilecek tek bir mesaj için telefonumu yanımda taşıdığımı düşündüm çoğu zaman. Çok fazla bişey yazmasına gerek yoktu , "Nasılsın" diye sorsan muhtemelen son zamanlardaki en mutlu anım diye cevap verebilirdim. Şu anda ise ne diyeceğimi bilemiyorum sana , ama içimden gelen tek şey elimde ceketim Haydarpaşa'ya doğru geliyorum, bu mesajı sana yoldayken atıyorum diyebilmek. Fakat maalesef diyemiyorum , şu anda sadece 6-7 saat için hatırladığın insan olduğumu düşünüyorum ve maalesef içimden gelse de yapamıyorum. İyi yolculuklar sana , görüşmek üzere.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bir çarşamba akşamı..

gol sevinci - gutiden gol haberi

yapma boruc, 3 oldu!