atlıkarınca dan kaybedenler kulübüne
bir vatandaş olarak yasak algım devletin dediği ile paralel muhtemelen. bugün don kişot ile konuşmasaydım bloguma bile giremeyecektim , kendisi uyardı da sağolsun ben de bir iki kelam birşeyler paylaşabilecek fırsat buldum en azından.
istanbul semalarında seyreldiğim şu bir kaç gündür elbette gündelik hayattan ve şehir değişikliği tecrübelerinden çıkarıp ortaya laak diye koyacağım dersler,çıkarmışlıklar,heyecanlar olabilir ama benim bu seferki yazı hakkım 2 adet türk filmi değerlendirmesi ve hayranlığı üzerine olsun.
öncelikle şunu söyliyeyim bu kadınlarda var olan nejat işler hayranlığı bende de yavaştan var olmakta kendisini alıp bir italya turuna gidesim oralarda venedikte dolaşasım geliyor fakat bir anda gelip geçici bir istek ciddiye alınacak veya itiraf edilecek bir durum yok sonra rusya ya gideriz beraber diyip değiştiriyorum algımı zaten düşünsenize italya ya 2 erkek fena bir hayal olurdu zaten. kaybedenler kulübü için de seçilebilecek en doğru seçim kendisiymiş bunu da filmi izlerken görmek mümkün. zaten kendisi de cast ta isminin geçtiğini görmeseymiş eğer kavga ederdim diye buyurmuş pek de haklı valla. lise yıllarımın sonu üniversite heyecanının başında bir kaç kez kaybedenler kulübüne canlı olarak radyıda şahit olan bir adam olarak ciddi anlamda kıymetsizliğime,akılsızlığıma yandım ben bu filmi izlerken. ulan nasıl bir seçicilikmiş ki bendeki de başka radyo programlarına takılıp zaman öldürmüşüm. bir de ergen aklımla bu adamlar howard stern çakması diye asılsız iddialar uydurmuştum ama şimdi kendilerinden binlerce defa özür diliyorum. aptalın tekiymişim cidden. böyle bir düşünce daha sonraları kaybedenler kulübünün bir kaç kaydına ulaştığımda oluşmuştu ama madem filmi yazıyoruz itirafımız da şeffaf olsun. bu filmi aman radyo programını hiç dinlemedim nasıl izleyeyeyim diye soru sormayın sakın kendinize , montana çetesi ve kadıköy sokaklarına haksızlık etmiş olursunuz. seattle için iftar vakti diye bir kavramın nasıl doğduğuna şahit olamamanın verdiği pişmanlığı yaşarsınız. angut kuşuna yazılmış şiirden mahrum kalırsınız ve cumaları kalabalık olduğu için cuma namazına salı günü giden bir adamın vurdumduymazlığının ne kadar büyük bir ciddiyet olduğunu anlayamazsınız. efsane bir programdan doğan cidden farklı,türk sineması için biraz fazla cüretkar sayılabilecek bir denemeyi kaçırmayın , gidin , izleyin ve keyfini çıkarın mutlaka.........
nejat işlere olan fiziksel hayranlıktan sonra bu ülkede mert fırat adında bir adamın varlığına nasıl bir övgüde bulunsam cidden bilemedim. adam dilsiz bir adamın aşkını anlattı ki bence bu ülkede yapılmış en muhteşem 5-6 filmden birisine imza attı şimdi de insanların teğet geçtiği,doğusunda , batısında yaşanılan ve gözlerinin önünde olan bir sapkınlığa karşı bir çomak soktu. ensest ilişkiyi içinde sadece ama sadece isyan ve haykırışla anlatmak hem kendisinin hem de o muhteşem yönetmenin başarısıdır elbette. öyle bir film yapmışlarki gerçekten dizinin bağının çözülmemesi,tüylerinin diken diken olmaması imkansız , ağlamamak ve insanlardan nefret etmek cidden çok zor. ben şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; mustafa hakkında herşey filminde şerif sezer ve fikret kuşkan ın oynadığı bir yakarış,isyan sahnesi vardı filmin sonuna doğru hatırlayanlara ondan daha etkileyici bir kare bir efsane var bu filmde. bir küçük kızın başına gelenleri anneannesine hem de felçli anneannesine haykırışı. bu sahneyi yapanlara sadece şunu söylemek isterim ki yıllar sonra bana sorsalar türk sinemasından unutamadığınız kareler diye aklıma gelecek ilk sahne bu olacaktır ötesi olamaz inanmıyorum. bu kadar derin bir konuyu öyle güzel anlatıp yine de olayın vehametini bu şekilde özetlemek yönetmen işi , oyuncu işi ve bu film bu konuda ciddi anlamda türk sinemasının yüzakıdır. bu filmi eğer isveç sinemasından birisi yapsaydı ve festivallerde yayınlasalardı bizim festival seyircimiz koşa koşa bu filme gider ve üstünden aylar geçse de konuşurdu ve umarım aynı saygınlığı adı türk sineması diye bu filme göstermekten imtina etmezler.
kıssadan hisse; sinemamdan keyif alıyorum ben arkadaş , hem de çok keyif alıyorum . bu sinema o kadar düzgün ve sağlam filmler çıkarıyor ki kaç yıldır öle kolpaçinodan şeylerle uğraşmaya gerek yok , seçin ve bu ülkede yapıldığı için daha da keyif alacağınız filmler izleyin. işte size 2 örnek , ben ikisini aynı günde peşpeşe izledim ve kendi kendime de ne kadar doğru bir şey yaptım diye övündüm işin açıkçası.
istanbul semalarında seyreldiğim şu bir kaç gündür elbette gündelik hayattan ve şehir değişikliği tecrübelerinden çıkarıp ortaya laak diye koyacağım dersler,çıkarmışlıklar,heyecanlar olabilir ama benim bu seferki yazı hakkım 2 adet türk filmi değerlendirmesi ve hayranlığı üzerine olsun.
öncelikle şunu söyliyeyim bu kadınlarda var olan nejat işler hayranlığı bende de yavaştan var olmakta kendisini alıp bir italya turuna gidesim oralarda venedikte dolaşasım geliyor fakat bir anda gelip geçici bir istek ciddiye alınacak veya itiraf edilecek bir durum yok sonra rusya ya gideriz beraber diyip değiştiriyorum algımı zaten düşünsenize italya ya 2 erkek fena bir hayal olurdu zaten. kaybedenler kulübü için de seçilebilecek en doğru seçim kendisiymiş bunu da filmi izlerken görmek mümkün. zaten kendisi de cast ta isminin geçtiğini görmeseymiş eğer kavga ederdim diye buyurmuş pek de haklı valla. lise yıllarımın sonu üniversite heyecanının başında bir kaç kez kaybedenler kulübüne canlı olarak radyıda şahit olan bir adam olarak ciddi anlamda kıymetsizliğime,akılsızlığıma yandım ben bu filmi izlerken. ulan nasıl bir seçicilikmiş ki bendeki de başka radyo programlarına takılıp zaman öldürmüşüm. bir de ergen aklımla bu adamlar howard stern çakması diye asılsız iddialar uydurmuştum ama şimdi kendilerinden binlerce defa özür diliyorum. aptalın tekiymişim cidden. böyle bir düşünce daha sonraları kaybedenler kulübünün bir kaç kaydına ulaştığımda oluşmuştu ama madem filmi yazıyoruz itirafımız da şeffaf olsun. bu filmi aman radyo programını hiç dinlemedim nasıl izleyeyeyim diye soru sormayın sakın kendinize , montana çetesi ve kadıköy sokaklarına haksızlık etmiş olursunuz. seattle için iftar vakti diye bir kavramın nasıl doğduğuna şahit olamamanın verdiği pişmanlığı yaşarsınız. angut kuşuna yazılmış şiirden mahrum kalırsınız ve cumaları kalabalık olduğu için cuma namazına salı günü giden bir adamın vurdumduymazlığının ne kadar büyük bir ciddiyet olduğunu anlayamazsınız. efsane bir programdan doğan cidden farklı,türk sineması için biraz fazla cüretkar sayılabilecek bir denemeyi kaçırmayın , gidin , izleyin ve keyfini çıkarın mutlaka.........
nejat işlere olan fiziksel hayranlıktan sonra bu ülkede mert fırat adında bir adamın varlığına nasıl bir övgüde bulunsam cidden bilemedim. adam dilsiz bir adamın aşkını anlattı ki bence bu ülkede yapılmış en muhteşem 5-6 filmden birisine imza attı şimdi de insanların teğet geçtiği,doğusunda , batısında yaşanılan ve gözlerinin önünde olan bir sapkınlığa karşı bir çomak soktu. ensest ilişkiyi içinde sadece ama sadece isyan ve haykırışla anlatmak hem kendisinin hem de o muhteşem yönetmenin başarısıdır elbette. öyle bir film yapmışlarki gerçekten dizinin bağının çözülmemesi,tüylerinin diken diken olmaması imkansız , ağlamamak ve insanlardan nefret etmek cidden çok zor. ben şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; mustafa hakkında herşey filminde şerif sezer ve fikret kuşkan ın oynadığı bir yakarış,isyan sahnesi vardı filmin sonuna doğru hatırlayanlara ondan daha etkileyici bir kare bir efsane var bu filmde. bir küçük kızın başına gelenleri anneannesine hem de felçli anneannesine haykırışı. bu sahneyi yapanlara sadece şunu söylemek isterim ki yıllar sonra bana sorsalar türk sinemasından unutamadığınız kareler diye aklıma gelecek ilk sahne bu olacaktır ötesi olamaz inanmıyorum. bu kadar derin bir konuyu öyle güzel anlatıp yine de olayın vehametini bu şekilde özetlemek yönetmen işi , oyuncu işi ve bu film bu konuda ciddi anlamda türk sinemasının yüzakıdır. bu filmi eğer isveç sinemasından birisi yapsaydı ve festivallerde yayınlasalardı bizim festival seyircimiz koşa koşa bu filme gider ve üstünden aylar geçse de konuşurdu ve umarım aynı saygınlığı adı türk sineması diye bu filme göstermekten imtina etmezler.
kıssadan hisse; sinemamdan keyif alıyorum ben arkadaş , hem de çok keyif alıyorum . bu sinema o kadar düzgün ve sağlam filmler çıkarıyor ki kaç yıldır öle kolpaçinodan şeylerle uğraşmaya gerek yok , seçin ve bu ülkede yapıldığı için daha da keyif alacağınız filmler izleyin. işte size 2 örnek , ben ikisini aynı günde peşpeşe izledim ve kendi kendime de ne kadar doğru bir şey yaptım diye övündüm işin açıkçası.
Yorumlar