sıkıldın,sıkıldım,sıkıldı

müdürümüzün hocasının kızdığı ölçülerde geri dönüşü ile blogun neşelenmesi benim gibi 1 yıla yaklaşan sürede bu blogda farklı şeyler hissetmeyi isteyen bir adama da karalama hevesini aşıladı. sıkılmak işte be müdür , şu anda bu sıkılganlık ortak bir hissiyat mı , yoksa kendi kendimize ortaya koyduğumuz bir bilinmezlik mi bilemedim. yaklaşık 10 gündür bayram tatili ile başlayan bu tatil ortamında aslında yazmak isteyipte vazgeçmek , her gün farkettiğin şeylere karşı karalayamamak içimizde bi şeyleri fazlası ile biriktirmiş heralde. o yüzden müdürümün sıkıntısına kayıtsız kalmamak pahasına karalanan bir garip tatil öyküsü bu yazılan.


26 aralıkta bu beden önce doğduğu topraklara doğru yolculuğun heyecanı ve hayalinde yer alan bir balıkçılık hevesi ile aslında sıkıntıdan kurtulmak üzere adım attı bu ülkenin en kuzeyinde yer alan tanıdık topraklara. sıkıntıdan uzaklaşmak için yeterince malzeme vardı aslında, yeşilin kahverengiye döndüğü bir sonbaharda enfes sinop görüntüsü, mavilikten hiç bir şey kaybetmemiş uçsuz bucaksız karadeniz manzarası, o herkesin hayalinde yer alan bir gün köye dönüşe dair içimde biriken "köyümün topraklarında yıkasınlar çığırtkanlığını" canlandırırken aynı zamanda bir gün o bahçelerde meyve,sebze toplarken annemin,babamın o topraklarda son nefesini vereceği hissiyatı ayrılmama isteğini topuklarımdan vücuduma yayılan bir muammalı hayata bakış idi. nihayetinde doğduğum o ahşap odadan karadenize doğru bakarken, gün gelip bu topraklarda nefesimi sonlandıracağımı düşünerek "bu bir ömürlük misafirlikte" zamanı doldurmadan bu manzarayı kör olmadan tekrar yaşama isteğimi yenilerken, köyümde o ellerimle diktiğim incirimi yer iken, kivi toplamanın en keyifli anlarını yaşayarak nefessiz kalmak ve yanında hayalini kurduğun bir bedenle sonsuz bir uyku yaşamak elbette sıkıntıdan kurtulmak için somut ve soyutluğu kaynaştıran bir umut ve beklentiyi oluşturan bir denklem olarak güne dair bir anti - sıkıntı oldu. sonrasında yaşanan balıkçılık ve hamsi deneyimi uzun zamandır yaşatılan bir hayalin hayatı ne denli yaşanılabilir ve renkli kılabileceğine dair kesin sonuçlar veren bir deney olduğunu ama sıkıntının da bu gerçeklikte x factor olarak her dem kenarda bir yerde duracağını anlatıyor idi.

sonrasında o şehrin keyifli halini bırakarak 1 saatlik bir uçuş deneyimi bu puslu şehre dönüşü ve ayağımızın tozu ile müdürümüzün bir yaşına daha bastığı gecede gönlünü almamıza sebebiyet verirken , bir daha ki sene de beraber umarım müdürüm diyerek yeni bir yolculuğa bu sefer 6 yıllık bir deneyimin tam ortasına ama sonuçlandırılamamış bir emeğe doğru gerçek sıkıntı ile beraber yola koyulmuş idim. kayseri,üniversite hayatımı yaşadığım o yıllarda hiçbir zaman kendini bir adım ileriye götüremeyecek bakış açısı ile somurtkan tarafını daha uçakta göstermeye başladı. uçakta elinden gelse uçağın kanat kısmından alkol alan gençleri sallamaya niyetli olan ve ağzından akan salyalar ile gençlere gerçek ahlakı yerleştirmeye çalışan gayserili hacı emmilerin kavgası,gürültüsü arasında yapılan yolculuk bu şehrin neden sonuçlandıramadığı büyümesi hakkında bildiğim fakat unuttuğum gerçekleri tekrarlatmış oldu. fakat herşeye rağmen birbirimizi özlediğimiz insanlar ile kucaklaşmak ve üniversite yıllarında kalan hatıraları duygusal anılar ile yaşamak keyiflenmeye, şehir ne kadar kötü ve anlayışsız olsa da üniversite hayatından geri kalanın gülümseyerek hatırlanan fevkelade anıların olduğunu ve 50 yaşına gelsekte tüm arkadaşlarımızla buluştuğumuzda bunu anlatacak olmamız belki de sıkıntılı günlerin getirdiğinin iş hayatı olabileceğini ve keşke imkan olsa da 50 yıl öğrencilik yapsak diyen dedelerin ne kadar haklı olduklarını ispatlamış ve bizden de torunlara kalacak en kesin öğüdün bu olacağının garantisi idi. her ne olursa olsun 6 yıllık üniversite hayatından geriye emeğini alma hayali fakat gerçeklerin çok farklı olması işte sıkıntılısın,sıkıntılıyım,sıkıntılı başlığının kafamda oluşmasına sebep vermiştir. bu ülke yüksek egolara sahip fakat hiçbir zaman ne yaptığı veya yapacağı hakkında fikri olmayan bi-idrak yönetenlerin kendi ekip biçtiği bir çiftlik. futboldan,siyasete,üniversiteden,şehri yönetenlere kadar. zaten bunu kesinleştiren duygu da uçakta başıma gelen bir olay ile oluştu;

elimde uzun zamandır göz atamadığım marksizm ve kadın kitabı fakat uçakta yanımda oturan 40 lı yaşlardaki adamın bu kitabı uzun süre süzmesinden sonra kitabı bi hevesle okumaya çalışan bu madura söylediği yorum şu idi ; " gardaşım sen bu kitapı okuyup nöörecen (burası birebir alıntı), mevki sahibi büyüklerimiz bugüne kadar istemediği bi şeyi sırf iyilik olsun diye birilerine bahşetmiş mi (burası mealen) , valla emmi sende haklısın, işte o yüzden sıkıntılısın,sıkıntılıyım,sıkıntılı işte.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bir çarşamba akşamı..

gol sevinci - gutiden gol haberi

yapma boruc, 3 oldu!